31 Mart 2016 Perşembe

"EVİN YENİ MİSAFİRİ "

                                                                               15.12.2015 İSTANBUL
                                                                                ŞARA A. ARŞ

...

Kahvaltı sonrası pencerenin kenarındaki yatağa oturmuş bu günün kelimelerini

ezberliyorum.

Tabak : Plate

Bitki : Plant

Toplamak : Pick

Kilolu : Overweight

Yağ : Oil

Memur,yetkili : Officer

Okyanus : Ocean

Roman : Novel

Ses : Noise

Endişeli : Nervous

Onu gördüm ...Yatağa bitişik kalorifer peteğinin üzerinde  ... İki gün öncede

görmüştüm ... Havalı havalı geziniyordu , fotoğrafını çekmek istedim izin

vermedi ... Bu camı pek açmazdık , nasıl içeri girdiğini düşündüm , Aralıktayız

üşümüş olmalı ya da yolunu şaşırmış olmalı ... Biz bile var edenin bize verdiği

akla fikre rağmen nefes bile alamayacağımız yollarda  "yürümeye çalışma "

gayreti içine girmiyor  muyuz kimi zaman ...



 
 
 
 
Onu izledim bir süre yürüyüşünü , duruşunu , rengini ... Gözlerini merak ettim

benim göremeyeceğim kadar küçüktü. Kalorifer peteğinin üzerinde kırmızı

gövdesine yapışmış gibi duran  siyah benekleriyle sağa sola gidiyordu ...

Sonra ...

Kalorifer peteğinin içindeki örümcek ağını gördüm ...

Benim erişemeyeceğim kadar iç kısımdaydı ...

Demek bi örümcek vardı ...

Ve Aralık soğuğunda bize gelen misafir uğurböceği ağın hemen üst tarafındaki

kalorifer peteğinin aralıklı parmaklıkları üzerinde mi gezinmekteydi ?  ...

Ağ  ...

Örümcek ağı ...

Uğurböceği ...

Ya örümcek uğurböceğini yerse  ? !!! ...

İçimde uyuyan dev cüsseli bir şeyin ayağına uykusunun en tatlı yerinde başka

bir şey bütün gücüyle hayatımda gördüğüm en büyük iğneyi hayatımda

gördüğüm en hızlı şekilde , bütün gücüyle saplıyor !

İçimde uyuyan şeyin ayağının acısı beynime işliyor  !

Önlem almam gerekli ...

Şahit oldum ...

Ağı gördüm ...

Uğurböceğini gördüm ...

Dev cüsselinin ayağının acısından beynim zonkluyor  !!

Önlem almam gerekli !!

Uğurböceğinin ya da bütün böceklerin bacaklarında onu bulunduğu yerde

tutabilen bir yapı var , bir  belgeselde izlemiştim . Yani mutlaka öyle olması

gerekir...Ağaçta ,toprakta gezinirken , bacaklarındaki bu yapı bastığı zemine çok

güçlü tutunabilmesine sebep olur , tutar onu . Yani mutlaka tutmalı .

Ama şimdi uğurböceği toprakta değil ki ! Bir ağaçta da değil ! Tam olarak

Nesli  ' nin  yatağına bitişik kalorifer peteğinin parmaklıkları arasında , ağın üst

kısmında ...

Kalorifer peteğinin materyali benim gözüme kaygan görünüyor , bacakları onu

iyi tutar mı zemine ?

Konuşabilseydik ne olurdu sanki ?

Onu incitmeden nasıl alabilirim oradan ?

Ya alırken ağa düşerse ?

Ne yani evine gelen ( üstelikte Aralık soğuğunda gelen ) birini , öldüren

birimi olacaktım ?

Ezberlemem gereken o günün kelimeleri surat asmaya başladı , ilgisizliğe

hiç tahammülleri yok .

Siyah benek hareket etti ve ağın hizasından biraz olsun uzaklaştı  ...

Sanıyorum o ara beynim biraz olsun nefes aldı ...

Ben ne yapacağımı düşünürken Nesli geldi : kahve için zamanım olup olmadığını

sordu . Yarım saate çıkmam gerekli , hastaneye gitmeliyim , sonra annemlere.

Oturma odasına geçtik , kahveler önümüzde .TV açık ,öylesine bir

 kanal , öylesine bir program.

Gündüz kuşağı  evlendirme programı. Yirmili yaşlarda bir erkek ...

YUNUS EMRE ... Evlenmek için gelmiş  fakat ; başka başka hayatlar çıkmış 

görünenden ... Bizim kahvelerimize eşlik eden kısmı :  Onlar çok küçükken 

annesi onu ve kardeşlerini terk etmiş  , hastane de kardeşinin annesi tarafından

bir başkasına evlatlık verilmesine şahitlik etmiş . Hayatına baktığın her yanı

parça parça ...


Yayına bir kadın bağlanıyor :

Kardeşini evlatlık verdikleri aileyi tanıdığını, karı koca Profesör olduklarını,doğal

yollardan çocukları olmadığını , evlatlık verilen çocuğun şu anda 19 yaşında

olduğunu ,evlatlık olduğunu bilmediğini , ailenin çocuğa gözlerinin bebeği gibi

baktıklarını , çocuğun çok çok iyi şartlarda bulunduğunu anlatıyor .

Kardeşini göstermek için kadının tek şartı : " Evlatlık verilen çocuğun gerçeği

bilmemesi ve düzenlerinin bozulmaması " ...

Bir TV programında görmesem, bunları sadece dizilerde oluyor sanmaya devam

edecektim . Gerçekle hiç bir ilgisi olamaz sanıyor olacaktım ... Üstelik onca 

"GERÇEK" yaşamışken ... Gerçek hep bu kadar keskin mi olur ? Bir uzlaşma olur

yol bulunmaz mı bu gerçeklerle ? Gerçeklerin hiç merhameti yok ... En azından

benimkilerin ...

İstisnalar vardır mutlaka  ama genel olarak varlıklı, güç sahibi  bir ailede
 
büyüyorsan hayatın ona göre şekil alıyor .Kararların , okuyacağın okullar,

öğreneceğin diller, işin, arkadaşların , büyük oranda kimliğin , alışkanlıkların ...

Peki kimin nasıl bir ailede dünyaya geleceğine karar veren güç  ?

Yunus Emre ve kardeşi aynı anne ve babadan dünyaya gelmişler.

Fakat YUNUS EMRE ...

Fakat şimdi 19 yaşında olan ve evlatlık olduğunu bilmeyen kardeşi...

Fakat ...

Uçurum fark ...

Kahvelerimiz bitti. Eşyaları Nesli'nin  odasından almak için içeri giriyorum,gözüm

kalorifer peteğinin parmaklıklarına ilişiyor . Misafir yok !!!

Örümcekle mi karşılaşmışlardı !!!

Hemen peteğin iç kısmına bakıyorum ! Örümceğin ağına !!!

Yoktu  !

Ağ boştu !

Misafir yoktu !

Örümcek yoktu !

Hastaneye gitmem gerek. Fakat bu karşılaşmayı engellemek için ne

yapabilirim ?

İçimde bir yer ; kalorifer peteklerinin arasından geçebilecek uzun ve sivri bir

cisimle örümceğin ağını  "BOZMAMI" söylüyor ve içimdeki başka bir yer kaşlarını

kaldırarak , ben kaçırmak istedikçe gözlerimin içine içine bakmaya çalışarak

"DEMEK ONUN YUVASINI BOZACAKSIN " öyle mi diyor... Aslında demiyor nasıl

oluyor bilmiyorum ama sadece bakarak anlatıyor .

Bu sabah bakkala ekmek almaya ben gitmeliydim  ve bunların hiç birini

görmemeliydim .

Nesli ' ye anlatsam mı olanları ?  Nerede olduğuna bakıyorum mutfakta yemek

yapıyor . Tezgahın üzerinde doğranmış soğanlar var , bir tencereden buharlar

çıkıyor ve söyleyeceklerimle hiç ilgilenmeyecek kadar meşgul görünüyor ...

Susuyorum ...

Eşyaları Nesli 'nin odasından alıp vedalaşıp yola koyuluyorum . Minibüsler hemen

evin önünden geçiyor . Camın kenarında boş olan koltuğa oturuyorum . Camdan

dışarıyı izliyorum. Neden bir insan olarak var edildiğimi düşünüyorum .

Neden bir ağaç ,toprak , bir taş parçası değil de  "İNSAN" olarak.

Beni var eden ; beni insan olarak var etmiş ...

Örümceği var eden ...

Uğurböceğini var eden ...

YUNUS EMRE ' yi var eden ...

YUNUS EMRE 'nin 19 yaşındaki evlatlık verilen kardeşini var eden  ...

Beni örümcek olarak var etmemiş ...

YUNUS EMRE' yi uğurböceği olarak var etmemiş ...

Evlatlık verilen kardeşi başka bir varlık olarak var etmemiş  ...


PEKİ NEDEN ?

İradem ötesini anlamaya yetmiyor...

Yüksekliği kelimelerle ,ölçü birimleriyle anlatamadığım bir kapı ötesi ...

Ben varlığı yeryüzünde 53 kilo kaplayan bir kız , ayakta durmuş kapıya

bakıyorum ... Kapının ötesini anlamak istiyorum ... Çünkü ancak anladıkça

"EMİN OLUP "   ,   " HUZUR BULUYORUM "  ...

Diyelim ki herkesin bir görevi var yeryüzünde  ?

Ben görevimi nasıl bulacağım ?

Nasıl anlayacağım ?

O mu gelip beni bulacak ?

Ya yolu bulamazsa ?

Bir bedel mi ödemek gerek bu görevi bulmak için ?

En sevdiğim kitabımı versem bu bedele denk düşer mi ?

...

Sonbaharın , kışın renklerine bakıyorum  camdan  ; kızıllara , sarılara hala yeşil 

kalabilmek için ayak diretenlere  ...


Yaprak olsaydım diyorum ...

Dalımdan toprağa düşer doğaya karışır görevimi tamamlardım ...


Hastane çıkışı annemlere geliyorum. Aklım Nesli 'nin evinde kalorifer peteğinin

üzerinde... Aslında uğurböceğinde ...

Sinem 'i arıyorum ; okuldan geldi , evde şimdi . Aslında telefonu açar açmaz

"Uğurböceğini kurtar !!! " demek istiyorum  ama aklımı kaçırdığımı da 

düşünmesin istiyorum . Birde bu istek için aradığımı anlamasın istiyorum .

Saçma sapan bir kaç şey geveliyorum ; hava soğuktu , taytını giydim , 

evde misin ?  İlk başta söylemek istediğim şeyi en sona saklıyorum . Nesli 'nin

odasında kalorifer peteğinin üzerinde  bir uğurböceği var iki gündür gezinip 

duruyor. Ve kalorifer peteğinin üzerinde bir örümcek ağı ... Örümcekler sadece 

içgüdüleriyle hareket eder ...  Merhameti yoktur ... Ve içgüdüleriyle hareket 

eden aç bi örümcek çok fazla acımasız olabilir ... Uğurböceğini görürsen başka 

bir odaya götür . Örümceği görürsen öldürme ... Ama dışarı çıkar ... Evin dışına

... Dinliyor ; tamam diyor , tamam ... Beni anlayabileceğini umut ediyorum ...

Annemlere geliyorum  ...

Ses diyor ki ;  " Örümceği de ,uğurböceğini de , seni de var eden güç AYNI " ...

Şimdi sen Sinem ' e telefon açtın eminsin değil mi uğurböceğinin   

güvenliğinden  ? Sinem zaten elinde silahla kalorifer peteğinin başında   

bekliyordur  ? Hiç uyumayacaktır (!)  Ders çalışmak için odasına gitmeyecektir !

Yemek yemek için mutfağa gitmeyecektir ! Senin için rahat etsin diye kıyak

yapıp tuvalete bile gitmeyecektir (!) !!!

DÜŞÜN Bİ ;

Üç gecedir o yatakta sen yatıyorsun , misafir oralarda dolaşıyor  ve yatakla

petek bitişik , o misafir oralarda gezinirken tam da onun yürüdüğü bölgeye dizini

vurdun , farkında bile olmayacaktın misafirin öldüğünden ...

Uğurböceğinin hayatını sen garanti altına alamayacaksın...

Örümcekle uğurböceğinin karşılaşıp karşılaşmayacağına sen engel

olamayacaksın ...

Sadece önlemler alıp , o önlemlere sarılıp , önlemlerin olası kötü ihtimallere

engel olduğuna inanacaksın...

Bu senin düşüncen ...

Uğurböceğini koruyan bi güç var  ...

Örümceği koruyan bi güç ...

Ve seni koruyan bi güç ...

Sese söyleyecek bir şey bulamadım . Ses benimdi fakat bana ait değildi ...

Kaygılarımı ...

Korkularımı ...

Acılarımı ...

Hepsini gördüm bir bir ...

En çok gelecek kaygımı ...

Ne kadar anlamsız olduğunu gördüm ...

Çalışıyorsan ve her anlamda gelişmek için elinden gelenin fazlasını yapmaya

çalışıyorsan ötesine zaten var eden karar verecek ...

Örümcek uğurböceğini yiyecek mi  " VAR EDEN " karar verecek . YUNUS EMRE

kardeşini görebilecek mi " VAR EDEN " karar verecek ...

ŞARA ' nın nasıl bir hayatı olacak  "VAR EDEN" karar verecek ...


VAR EDENİM : 

Şüphelerim ...

Korkularım ...

Kaygılarım ...

İçin beni affet ...

Benim insan yanıma ver ...

Affına muhtacım ...


                                                                           ... ŞARA ...

 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder