ŞARA A. ARŞ
...
Kahvaltı sonrası pencerenin kenarındaki yatağa oturmuş bu günün kelimelerini
ezberliyorum.
Tabak : Plate
Bitki : Plant
Toplamak : Pick
Kilolu : Overweight
Yağ : Oil
Memur,yetkili : Officer
Okyanus : Ocean
Roman : Novel
Ses : Noise
Endişeli : Nervous
Onu gördüm ...Yatağa bitişik kalorifer peteğinin üzerinde ... İki gün öncede
görmüştüm ... Havalı havalı geziniyordu , fotoğrafını çekmek istedim izin
vermedi ... Bu camı pek açmazdık , nasıl içeri girdiğini düşündüm , Aralıktayız
üşümüş olmalı ya da yolunu şaşırmış olmalı ... Biz bile var edenin bize verdiği
akla fikre rağmen nefes bile alamayacağımız yollarda "yürümeye çalışma "
gayreti içine girmiyor muyuz kimi zaman ...
benim göremeyeceğim kadar küçüktü. Kalorifer peteğinin üzerinde kırmızı
gövdesine yapışmış gibi duran siyah benekleriyle sağa sola gidiyordu ...
Sonra ...
Kalorifer peteğinin içindeki örümcek ağını gördüm ...
Benim erişemeyeceğim kadar iç kısımdaydı ...
Demek bi örümcek vardı ...
Ve Aralık soğuğunda bize gelen misafir uğurböceği ağın hemen üst tarafındaki
kalorifer peteğinin aralıklı parmaklıkları üzerinde mi gezinmekteydi ? ...
Ağ ...
Örümcek ağı ...
Uğurböceği ...
Ya örümcek uğurböceğini yerse ? !!! ...
İçimde uyuyan dev cüsseli bir şeyin ayağına uykusunun en tatlı yerinde başka
bir şey bütün gücüyle hayatımda gördüğüm en büyük iğneyi hayatımda
gördüğüm en hızlı şekilde , bütün gücüyle saplıyor !
İçimde uyuyan şeyin ayağının acısı beynime işliyor !
Önlem almam gerekli ...
Şahit oldum ...
Ağı gördüm ...
Uğurböceğini gördüm ...
Dev cüsselinin ayağının acısından beynim zonkluyor !!
Önlem almam gerekli !!
Uğurböceğinin ya da bütün böceklerin bacaklarında onu bulunduğu yerde
tutabilen bir yapı var , bir belgeselde izlemiştim . Yani mutlaka öyle olması
gerekir...Ağaçta ,toprakta gezinirken , bacaklarındaki bu yapı bastığı zemine çok
güçlü tutunabilmesine sebep olur , tutar onu . Yani mutlaka tutmalı .
Ama şimdi uğurböceği toprakta değil ki ! Bir ağaçta da değil ! Tam olarak
Nesli ' nin yatağına bitişik kalorifer peteğinin parmaklıkları arasında , ağın üst
kısmında ...
Kalorifer peteğinin materyali benim gözüme kaygan görünüyor , bacakları onu
iyi tutar mı zemine ?
Konuşabilseydik ne olurdu sanki ?
Onu incitmeden nasıl alabilirim oradan ?
Ya alırken ağa düşerse ?
Ne yani evine gelen ( üstelikte Aralık soğuğunda gelen ) birini , öldüren
birimi olacaktım ?
Ezberlemem gereken o günün kelimeleri surat asmaya başladı , ilgisizliğe
hiç tahammülleri yok .
Siyah benek hareket etti ve ağın hizasından biraz olsun uzaklaştı ...
Sanıyorum o ara beynim biraz olsun nefes aldı ...
Ben ne yapacağımı düşünürken Nesli geldi : kahve için zamanım olup olmadığını
sordu . Yarım saate çıkmam gerekli , hastaneye gitmeliyim , sonra annemlere.
Oturma odasına geçtik , kahveler önümüzde .TV açık ,öylesine bir
kanal , öylesine bir program.
Gündüz kuşağı evlendirme programı. Yirmili yaşlarda bir erkek ...
YUNUS EMRE ... Evlenmek için gelmiş fakat ; başka başka hayatlar çıkmış
görünenden ... Bizim kahvelerimize eşlik eden kısmı : Onlar çok küçükken
annesi onu ve kardeşlerini terk etmiş , hastane de kardeşinin annesi tarafından
bir başkasına evlatlık verilmesine şahitlik etmiş . Hayatına baktığın her yanı
parça parça ...
Yayına bir kadın bağlanıyor :
Kardeşini evlatlık verdikleri aileyi tanıdığını, karı koca Profesör olduklarını,doğal
yollardan çocukları olmadığını , evlatlık verilen çocuğun şu anda 19 yaşında
olduğunu ,evlatlık olduğunu bilmediğini , ailenin çocuğa gözlerinin bebeği gibi
baktıklarını , çocuğun çok çok iyi şartlarda bulunduğunu anlatıyor .
Kardeşini göstermek için kadının tek şartı : " Evlatlık verilen çocuğun gerçeği
bilmemesi ve düzenlerinin bozulmaması " ...
Bir TV programında görmesem, bunları sadece dizilerde oluyor sanmaya devam
edecektim . Gerçekle hiç bir ilgisi olamaz sanıyor olacaktım ... Üstelik onca
"GERÇEK" yaşamışken ... Gerçek hep bu kadar keskin mi olur ? Bir uzlaşma olur
yol bulunmaz mı bu gerçeklerle ? Gerçeklerin hiç merhameti yok ... En azından
benimkilerin ...
İstisnalar vardır mutlaka ama genel olarak varlıklı, güç sahibi bir ailede
büyüyorsan hayatın ona göre şekil alıyor .Kararların , okuyacağın okullar,
öğreneceğin diller, işin, arkadaşların , büyük oranda kimliğin , alışkanlıkların ...
Peki kimin nasıl bir ailede dünyaya geleceğine karar veren güç ?
Yunus Emre ve kardeşi aynı anne ve babadan dünyaya gelmişler.
Fakat YUNUS EMRE ...
Fakat şimdi 19 yaşında olan ve evlatlık olduğunu bilmeyen kardeşi...
Fakat ...
Uçurum fark ...
Kahvelerimiz bitti. Eşyaları Nesli'nin odasından almak için içeri giriyorum,gözüm
kalorifer peteğinin parmaklıklarına ilişiyor . Misafir yok !!!
Örümcekle mi karşılaşmışlardı !!!
Hemen peteğin iç kısmına bakıyorum ! Örümceğin ağına !!!
Yoktu !
Ağ boştu !
Misafir yoktu !
Örümcek yoktu !
Hastaneye gitmem gerek. Fakat bu karşılaşmayı engellemek için ne
yapabilirim ?
İçimde bir yer ; kalorifer peteklerinin arasından geçebilecek uzun ve sivri bir
cisimle örümceğin ağını "BOZMAMI" söylüyor ve içimdeki başka bir yer kaşlarını
kaldırarak , ben kaçırmak istedikçe gözlerimin içine içine bakmaya çalışarak
"DEMEK ONUN YUVASINI BOZACAKSIN " öyle mi diyor... Aslında demiyor nasıl
oluyor bilmiyorum ama sadece bakarak anlatıyor .
Bu sabah bakkala ekmek almaya ben gitmeliydim ve bunların hiç birini
görmemeliydim .
Nesli ' ye anlatsam mı olanları ? Nerede olduğuna bakıyorum mutfakta yemek
yapıyor . Tezgahın üzerinde doğranmış soğanlar var , bir tencereden buharlar
çıkıyor ve söyleyeceklerimle hiç ilgilenmeyecek kadar meşgul görünüyor ...
Susuyorum ...
Eşyaları Nesli 'nin odasından alıp vedalaşıp yola koyuluyorum . Minibüsler hemen
evin önünden geçiyor . Camın kenarında boş olan koltuğa oturuyorum . Camdan
dışarıyı izliyorum. Neden bir insan olarak var edildiğimi düşünüyorum .
Neden bir ağaç ,toprak , bir taş parçası değil de "İNSAN" olarak.
Beni var eden ; beni insan olarak var etmiş ...
Örümceği var eden ...
Uğurböceğini var eden ...
YUNUS EMRE ' yi var eden ...
YUNUS EMRE 'nin 19 yaşındaki evlatlık verilen kardeşini var eden ...
Beni örümcek olarak var etmemiş ...
YUNUS EMRE' yi uğurböceği olarak var etmemiş ...
Evlatlık verilen kardeşi başka bir varlık olarak var etmemiş ...
PEKİ NEDEN ?
İradem ötesini anlamaya yetmiyor...
Yüksekliği kelimelerle ,ölçü birimleriyle anlatamadığım bir kapı ötesi ...
Ben varlığı yeryüzünde 53 kilo kaplayan bir kız , ayakta durmuş kapıya
bakıyorum ... Kapının ötesini anlamak istiyorum ... Çünkü ancak anladıkça
"EMİN OLUP " , " HUZUR BULUYORUM " ...
Diyelim ki herkesin bir görevi var yeryüzünde ?
Ben görevimi nasıl bulacağım ?
Nasıl anlayacağım ?
O mu gelip beni bulacak ?
Ya yolu bulamazsa ?
Bir bedel mi ödemek gerek bu görevi bulmak için ?
En sevdiğim kitabımı versem bu bedele denk düşer mi ?
...
Sonbaharın , kışın renklerine bakıyorum camdan ; kızıllara , sarılara hala yeşil
kalabilmek için ayak diretenlere ...
Yaprak olsaydım diyorum ...
Dalımdan toprağa düşer doğaya karışır görevimi tamamlardım ...
Hastane çıkışı annemlere geliyorum. Aklım Nesli 'nin evinde kalorifer peteğinin
üzerinde... Aslında uğurböceğinde ...
Sinem 'i arıyorum ; okuldan geldi , evde şimdi . Aslında telefonu açar açmaz
"Uğurböceğini kurtar !!! " demek istiyorum ama aklımı kaçırdığımı da
düşünmesin istiyorum . Birde bu istek için aradığımı anlamasın istiyorum .
Saçma sapan bir kaç şey geveliyorum ; hava soğuktu , taytını giydim ,
evde misin ? İlk başta söylemek istediğim şeyi en sona saklıyorum . Nesli 'nin
odasında kalorifer peteğinin üzerinde bir uğurböceği var iki gündür gezinip
duruyor. Ve kalorifer peteğinin üzerinde bir örümcek ağı ... Örümcekler sadece
içgüdüleriyle hareket eder ... Merhameti yoktur ... Ve içgüdüleriyle hareket
eden aç bi örümcek çok fazla acımasız olabilir ... Uğurböceğini görürsen başka
bir odaya götür . Örümceği görürsen öldürme ... Ama dışarı çıkar ... Evin dışına
... Dinliyor ; tamam diyor , tamam ... Beni anlayabileceğini umut ediyorum ...
Annemlere geliyorum ...
Ses diyor ki ; " Örümceği de ,uğurböceğini de , seni de var eden güç AYNI " ...
Şimdi sen Sinem ' e telefon açtın eminsin değil mi uğurböceğinin
güvenliğinden ? Sinem zaten elinde silahla kalorifer peteğinin başında
bekliyordur ? Hiç uyumayacaktır (!) Ders çalışmak için odasına gitmeyecektir !
Yemek yemek için mutfağa gitmeyecektir ! Senin için rahat etsin diye kıyak
yapıp tuvalete bile gitmeyecektir (!) !!!
DÜŞÜN Bİ ;
Üç gecedir o yatakta sen yatıyorsun , misafir oralarda dolaşıyor ve yatakla
petek bitişik , o misafir oralarda gezinirken tam da onun yürüdüğü bölgeye dizini
vurdun , farkında bile olmayacaktın misafirin öldüğünden ...
Uğurböceğinin hayatını sen garanti altına alamayacaksın...
Örümcekle uğurböceğinin karşılaşıp karşılaşmayacağına sen engel
olamayacaksın ...
Sadece önlemler alıp , o önlemlere sarılıp , önlemlerin olası kötü ihtimallere
engel olduğuna inanacaksın...
Bu senin düşüncen ...
Uğurböceğini koruyan bi güç var ...
Örümceği koruyan bi güç ...
Ve seni koruyan bi güç ...
Sese söyleyecek bir şey bulamadım . Ses benimdi fakat bana ait değildi ...
Kaygılarımı ...
Korkularımı ...
Acılarımı ...
Hepsini gördüm bir bir ...
En çok gelecek kaygımı ...
Ne kadar anlamsız olduğunu gördüm ...
Çalışıyorsan ve her anlamda gelişmek için elinden gelenin fazlasını yapmaya
çalışıyorsan ötesine zaten var eden karar verecek ...
Örümcek uğurböceğini yiyecek mi " VAR EDEN " karar verecek . YUNUS EMRE
kardeşini görebilecek mi " VAR EDEN " karar verecek ...
ŞARA ' nın nasıl bir hayatı olacak "VAR EDEN" karar verecek ...
VAR EDENİM :
Şüphelerim ...
Korkularım ...
Kaygılarım ...
İçin beni affet ...
Benim insan yanıma ver ...
Affına muhtacım ...
... ŞARA ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder