ŞARA A. ARŞ
" NEDEN "
Bu bana verilen kıymetli şeye layık görmeyip bulamayıp kendimi " Neden
ben " dedim avucumdaki mor tesbihle uyuyakalmadan bir gece vakti ...
Başım yastıkta ... Neden sorusu aklımda ...Beni var eden " aklımı "
affetsin ...
Benim tonla yırtık kotum var gardrobumda onları giymeyi hala çok seviyorum...
Ezberimde en fazla 10 sure var , belki daha az ... Alnımın secdeye değmesi
Ramazan ayından ramazan ayına ... Her gün beş vakit secdeye değmişliği yok
alnımın ...
Hatalarım var ... Yanlışlarım var ... Günahlarım var ...
Buraya varmadan önce toprakların altına gömdüğüm , buraya vardıktan sonra
" başıma TAÇ yaptığım iyiki yapmışım dediğim ve ondan sonra hiç tekrarla-
madığım hatalarım var ...
Bir insanın hayatını etkileyecek düzeyde değil ama dilimin yalana değmişliği
var ...
Sadece Nesli ve Sinem ile yapılan ağızların " şaka " denilen bir şey için
küfre uzanmışlığı var ; yaklaşık 40 saniye süren bir telefon susmasına kadar...
Ben bunu hak edecek kadar temiz değilim ki ... diyorum insan aklımca ...
" Ben buna layık değilim " ...
Neden ben ...
Saysını bilmediğim kadar çok ojem var , rengarenk ; yazları her bir tırnağım
için ayrı renkte oje kullanmışlığım var ve hala da devam ediyor , askılı , boydan,
çiçekli elbiselerim var omuzlarımın göründüğü ...
Benim başımda bir örtü bile yok ... Neden ben ...
Bir yılbaşı gecesinden öncesine kadar yerine göre içmişliğimde var hiç suçluluk
duymadan ... Kırmışlığımda var insanları ... Kırmak zorunda kalmışlığım...
Bir " karanlıkta verilen camdan mum " öncesine kadar " ah
etmişliğimde " var ...
Artniyetim hiç yok ...
Maddi ya da manevi hiç bir şeyi kıskanmışlığım yok ...
Kendimi sevmişliğim var ... Begenmişliğim hiç yok ... Bütün bunlar layık
görülmek için yeterli mi ? Bu özelliklere sahip tonla insan vardır yeryüzünde ...
Neden ben ... Ben buna layık görülecek birimiyim ... O kadar arı , duru
değilim ki ben ... Dünyanın kiri, çamurunun bulaşmışlığı var ayaklarıma ...
Benimde suyun varlığına şükrederek " temizlenmişliğim " ...
Ama neden ben ...
Yatakta , Nesli ' nin yatağında ben , avucumda mor tesbih ve bu sorular , hep
birlikte gözlerimizi kapatıyoruz ...
Sabah 09.00 gibi uyanıyorum ... Yarın hastane faslı var bu yüzden yemek
yiyemiyorum sadece sıvı şeyler tüketebiliyorum ... Nesli ve Sinem ' i
uyandırmıyorum bu yüzden , kalkıp yüzümü yıkayıp İngilizce çalışmaya
başlıyorum ... Konumuz : type ' ler ...
...
Bir vakit geçiyor ...
...
Kapı açılıyor Sinem uyanmış , temizlik yapacağım diyor , elektrik süpürgesi
benim bulunduğum odada ... Biraz sohbet ediyoruz sonra o elektrik süpürgesini
alıp çıkıyor ...Ben 1 saatte 10 dakikalık aralar vererek devam ediyorum
çalışmaya ...Dışarıdan Sinem 'in halıları kaldırması , vilada sapının yere düşme
sesi , ara ara elektrik süpürgesinin sesi geliyor ... Çalıştığım masa küçük bir
yemek masası yeterli fiziksel alan olmadığı için buraya konulmuş , masanın
hemen yanında Nesli ' ye ait baza ; o hep oturma odasında TV'nin karşısındaki
kırmızı köşe takımında uyuduğu için bu yatakta sanıyorum ondan çok benim
yatmışlığım var . Bazanın solunda Sinem 'in elektrik süpürgesini aldığı ,sadece
elektrik süpürgesinin sığabileceği kadar boş bir alan , alandan sonra Nesli 'nin
giysi dolabı , Nesli 'nin giysi dolabının bittiği yerde ev sahibinin evden almadığı
duvarı boydan boya kaplayan bir giysi dolabı daha var ... Yerde üzerinde
İSTANBUL motifleri olan bir halı , kapının hemen yanında tam olarak benim san-
dalyemin arkasında 2 çekmeceli bir komidin var ... Ben type ' leri tekrar etmiş
The Present Perfect Tense geçerken Sinem kapıyı açıyor ... Temizlik bitmiş ...
Bulunduğum oda ders çalıştığım için sonraya bırakılıyor ...
Ben kitapla bütün olmuşken Sinem 'in yedi cihandan duyulduğuna şüphe
etmediğim çığlığı yüzünden kitaptaki kelimeler , harfler , bilgiler kaçıyor ...
Kitabın sayfaları bomboş kalıyor ... Sinem ' e dönüyorum ...
Ne !!!
Ne oldu !!!
Gözlerinde panik var ...
" ÖRÜMCEK !!! ORADA ÖRÜMCEK VAR " !!!
!!!
!!!
!!!
Kendimi neden ve hangi akılla bilmiyorum sandalyenin tepesinde buluyorum !
" ÖRÜMCEK Mİ " !!!
Eğer seçeneğim olsaydı orada boyum kadar ( ortalamanın birazcık üzerinde
bir boya sahibim ) bir piton görmeyi tercih ederdim ... Gerçekten ...
Çünkü ben henüz çok küçükken ve " ölen bir kimse " hayatta iken , benim
doğduğum evin taş merdivenlerinin ( sonradan o bile çağa ayak uydurup beton
oldu ) arasında benim bir yılan yavrusunu kuyruğundan yakalamaya çalışmışlı-
ğım ama ucu ucuna kaçırmışlığım var , yüzünü , gözlerini görememiş ve bence
tam olarak yüzünü göremediğim için yüz bulup cesaret bulup onu yakalamaya
çalışmışlığım ve sadece kuyruğunun bir kısmına dokunabilmişliğim var ...
Aklımda kalan tek şey mermer gibi prüzsüzlüğü, kayganlığı ve çok hızlı
hareket etmesi , annesinin o an orada olmayışına bu gün hala şükrediyorum :)
Bu taş merdivenlerin bulunduğu yerin bitiminde hemen , eğer merdivenlerden
çıkılıyorsa sağ tarafta kalan ambarlar vardı... Ve birden fazlaydı içlerine arpa,
buğday gibi şeyler konulurdu ... Benim bu ambarların altında fare yavruları
bulmuşluğumda var ... Çok sevdiğim kedilerde dahil hiç kimseye onların
yerini söylememişliğim ... Kurbağalar vardı ... Ben lise ikinci sınıfa giderken
nasıl üstün bir yetenekle yaptım bilmiyorum bir sincabın elimi ısırması bile
var ...
Fakat tüm bunlara rağmen ben hiç bir örümceğin peşinden gitmedim ... Onları
görmüşlüğüm vardı ama yanlarından geçip gidiyordum o zamanlar ben
büyüdükçe örümceklerle ilişkilerimiz değişti ... Aslında koptu ... Aslında
ben onları gördüğümde ... Aslında ben onları hiç görmesem daha iyi ...
Aslında benden ne kadar uzak olsalar o kadar iyi ...
Aslında !
Allah 'ım o uzun bacaklar !
O yuvarlak gövde !
!!!
Tam olarak sandalyenin tepesindeyim ! Sinem 'in parmağıyla gösterdiği yere
bakmak istemiyorum !
Allah 'ım !
Çünkü benim başucumda !
Sinem ; Kesin uğur böceğini yemiştir bu ! diyor ! Birde ekliyor karnına
bak kocaman !
Allah ' ım !!!
Bakamıyorum ki !!!
Uğur böceğini çok uzun zamandır görmüyorum !
Tamam aslında o günden sonra hiç görmedim !
Sinem panikte !
Napacagız ! diyor !
Allah 'ım bakarsam belki düşünebilirim !
Ama bakamıyorum ki !
Ben ne zaman bir örümceğe baksam üzerimdeki kıyafetler canlı örümceğe
dönüşüyor ! Hepsi ! Aynı anda ! Ve birden ! Ve ağız birliği yapmış
gibi dağılıyorlar çıplak vücuduma ! Biri kulağımın içinden girmeye çalışıyor
öbürü burnumdan !
Diğerleri bacaklarımda , karnımda , sırtımda , kollarımda dolaşıyor !
Göz kapaklarımı açıp gözümden içeri girmeye çalışıyorlar !
Sanki kim daha önce nefes borumdan içeri girip kendisi için uygun bir yer
bulursa o içimde büyüyecek , büyüyecek , büyüyecek ben bir balon gibi
patlayacağım içimde büyüyen bu örümcekten !
İçimdeki bu örümcek fiziki olarak benim boyumda olacak ve en güçlü o olacak
içlerinde !
Ve hepsini o yönetecek ! Benim sağa sola savrulan parçalarımıda kışa
erzak yapacaklar !!!
Şara diyorum bakmak zorundasın , bir saniye bak çek bakışlarını ...
Sandalyenin tepesinden Sinem 'in gösterdiği nokta çok uzak değil fakat
görebilmen için yeterli bir mesafe değil ... Sandalyenin tepesinden yatağa bir
adım atıyorum ...
Allah 'ım o na yaklaşıyorum !
Bir bakış !!!
Uzun upuzun bacaklar !!!
Gözlerini iyiki görmüyorum !
Başucumda tam baş ucumda ! Tam olarak kıyafet dolabı ve duvar arasındaki
boşluğa ağ yapmış !
Hemen geri sandalyenin tepesine gidiyorum ... Sinem öldürmemiz gerektiğini
söylüyor ve ekliyor " uğur böceğini yedi o ! "
O na " örümceğin uğur böceğini ............ görüp görmediğini
soruyorum " ... " görmedim ama baksana karnına kocaman kesin
yemiştir ! Öldürelim onu !
Hayır diyorum olmaz !
Neden peki !
Allah 'ım bilmiyorum neden !
Ama olmaz !
Olmayacağını biliyorum !
Onu öldürmek için bin tane sebebimiz var !
Ama olmaz !
Sinem , camdan atalım ! diyor
Camı açıyorum kendi iradesiyle gitmesi için ama kar yağıyor hava çok soğuk
dışarıda ...
Üstelik gitmeye hiç niyetide yok ... Ağından kıpırdamıyor ...
Sinem bu sırada elektrik süpürgesinin borusunu alıp , borunun ucuna onun
tırmanmasını sağlamak sonrada borunun ucunu camdan sarkıtmayı planlıyor...
İncinebilir !
Bacağı kırılabilir !
Ölebilir !
Ölmesini istemiyorum !
Sadece gitsin istiyorum ! İstiyoruz !
Gitmiyor !
Ağında kurulmuş utanmasa " siz gidin " diyecek !
Üstelersek silah çekeceğinden şüphem yok !
Öyle tehditkar duruyor !
Sinem boruyu ona uzatmak isterken borunun içinin boş olduğunu ve eğer
isterse borunun içinden hızlıca geçip bize ulaşabileceğini söylüyorum istemeye
istemeye ...
Çığlık atıp boruyu bırakıyor ... Etrafa bakıyorum Nesli 'nin kıyafet dolabının
üstündeki boş ayakkabı kutusunu görüyorum ...
Evet !
Evet !
Işıklar yandı beynimde !
Evet bi yöntem olabilir ... Sandalyenin tepesinden inip giysi dolabının üzerinde
örümceğe uzak olan uçtaki kutuyu alıyorum , plan yapıyorum !
Olmuyor !
Fazla riskli !
Bu kutunun derinliği az kolaylıkla buradan koşup üstüme !!!
HAYIR ! HAYIR !
Bir kere onun içinde benim içinde güvenli bir yöntem olmalı !
O incinmemeli , zarar görmemeli !
Ben ... BANA ASLA DOKUNMAMALI kazara bile olsa ... Ama bu evdende
gitmeli ...
Baş ucuma ağ açmak nedir ya !
Oldu olacak sabahları kahvaltıya çağır !
Derin ... Derinliği daha fazla olan bir şey gerekli !
Evet ! Mutfakta şeffaf renkte altı yamulduğu için kullanılmayan bir reçel ya da
turşu kavanozuna benzeyen plastik bir şey vardı !
Onu alan kesin bu gün olacakları biliyordu bu yüzden aldı içinde her ne varsa !
Evet ya ! Evet !
O işte çözüm !
Kaç gündür gözüme ilişiyordu !
Mutfağa koşuyorum !
Derinlik iyi , güzel ! Daha derin olsa stres seviyem biraz daha azalabilirdi !
Üstüme tırmanmaya çalışırsa bu derinlik o na müdahale etmem için
zaman kazandırır bana , tamam süper ...
Kapak gerekli buna !
Nerede bunun kapağı !
Yok kapak bulamıyoruz !
Kapak olarak boş ayakkabı kutusunun kapağını kullanıyoruz , önemli olan
onu evden çıkarana kadar bu şeffaf kavanozdan çıkmamasını sağlamak ...
Tamam bu işimizi görür iki kişiyiz birimiz kavanozu tutar , birimiz hemen
ağzını kapatır ...
Sinem ' e ne yapmamız gerektiğini anlatıyorum birlikte resmen plan yapıyoruz,
deniyoruz ...
Eee peki onu bu kavanoza girmeye nasıl ikna edeceğiz ?
Silah çekme modunda !
Hayatta kendi isteğiyle girmez !
Sinem 'in not defterlerinden bi sayfa koparıp bu sayfayı biraz buruşturup
onu kavanozun içine iteklemeye çalışıyorum , olmuyor , kısa kalıyor ...
Kesin koşarak kağıdı geçip sol elimin üzerinden hızla !!!
HAYIR !
HAYIR !
Kısa bu kağıt !
Sinirleniyorum !
Yatağın üzerine geri çekiliyorum !
O esnada oturma odasındaki gazeteler geliyor aklıma !
Gözlerim parlıyor !
Işık hızıyla oturma odasındaki gazeteleri olay mahalline getiriyorum, bir tam
gazete sayfasından dondurma külahına benzeyen dev bir gazete külah
yapıyorum ...
Onun zarar görme olasılığı yok denecek kadar aza indirgeniyor !
Benim güvenlik seviyem arttıkça artıyor !
Bana ulaşabilmesi için külahı yırtması gerekir ve bu da onun fiziksel
gücünün çok üstünde !
Kendimi güvende hissediyorum !
Sinem ' e planı tekrar anlatıyorum , bir kaç deneme yapıyoruz kendimizce
oluyor !
Tam olarak şöyle ;
Ben bir elimle onun ağının altına şeffaf kavanozu tutacağım , diğer elimde
gazete külah olacak ve onu ağının tamamını da kapsayacak şekilde ki
külahın geniş ağzı bayağı geniş tam sayfadan yaptım onu :)
Ağıyla birlikte onu kavanozun içine koyacağım ona dokunmadan !
Ve umarım o bana dokunamadan !
Aksini düşünmek istemiyorum !
Yoksa parçalanan vücut uzuvlarımdan kışlık erzak yapacaklar !
Kışlık erzak olmak istemiyorum !
Daha tonla yapmak istediğim şey var benim !
Ve bunların arasında erzak olmak yok !!!
Ben bir elimde şeffaf kavanoz bir elimde dev gazete külahı ona yaklaşıyorum
!!! Zamanlama çok önemli ben onu iter itmez Sinem kapağı kapatmalı !
Yatağın üstüne çıkıyorum !
Kavanozu onun ağının altına yaklaştırıyorum iyice !
Gazete külahı ters tutup geniş tarafına o ve ağı denk gelecek şekilde kavanozun
içine itiyorum !
!!! Ve evet !!!!
Ve Sinem kapağı kapatıyor !!
Bu o kadar hızlı !
O kadar ani !
İkimizde o kadar stres altındayken oluyor ki !
Görmüyoruz içinde mi değil mi !!!
Başarılı oldu mu plan !
Olmama ihtimali vardı çünkü onu da hesapladım !
En fazla % 5 ihtimalle benim planladığımın dışında bir şey gerçekleşebilirdi !
Bunun için de onun korkunç hızlı olması gerekliydi !
Hepsini hesapladım !
Sinem ' de bende nefes nefeseyiz !
Ben bilmiyorum çok güçlü bir tahminle içeride olması gerekli !
Sinem kapağı kapattıktan sonra iki saniye sonra kaçtı diyor !
Kaçtı !!!
Allah ' ım olamaz !
Kaçamaz !
Şu anda odada !
Yattığım odada !
ALLAH 'IM MUHTEMELEN ÜSTÜMDE OLAMAZ !
Saçımda !
Kolumda !
ALLAH 'IM OLAMAZ !
Kavanoz şeffaf ! Sinemle burun burunayız ! Hala ben kavanozu o kapağı
tutuyor !
Şeffaf kavanozun içinde dev gazete külahı kırış kırış bir halde duruyor !
Nasıl bu kadar hızlı olabilir !
Nasıl !
Sanki elimin , kolumun bildiği bir şey varmış gibi hiç kıpırdamıyoruz !
Ve ben onu şeffaf kavanozun içindeki kırış kırış gazetenin arasından çıkarken
görüyorum !
Bizi ayıran tek şey şeffaf kavanoz !
Sinem ' e tam olarak şu anda bin dilde " kelebek " diyorum !
O kadar korkmuş ki , tamam bende tam olarak korkmak diyemeyiz
o bana o kadar dokunamasın istedim ki o stresten o ana bakamadım !
Sinem bakmış ama o korkudan örümceği kaçtı olarak aktarmış beynine !
Ve şimdi !
Ve şu anda bana , bize dokunmasına tek engel bu şeffaf kavanoz !
Sanki saniyeler geçtikçe bu kavanoz buhar olacakmış gibi bir şey
geldi zihnime !
Ne yanı o avuçlarımın arasın.... !!!!
!!!!!!
!!!!!
!!!!!
Hemen Sinem 'in kapağı tutan elinin üzerine koyuyorum elimi !
Çabuk diyorum kapıyı aç !
Üstüme bişey almıyorum !
Alamıyorum !
Zaman yok !
Ayağımdaki pufları Sinem çıkarıyor !
Ve ben kendimi dışarı atıyorum !
Evin dışına !
Üç kat indiriliyor ve dış kapıya apartman girişine geliyorum !
Kapının camlı kısmından dışarı bakıyorum ...
Kar ...
Belki 10 cm ...
Kar ...
Rüzgar ...
Ahhhh !!!
Neden bunların yaşam koşulları hakkında bilgim yok benim !
Neden !!!!
Neden bunlar kaç derece hava sıcaklığında yaşar !
Karda yaşabilirler mi !
Ortalama ömürleri nedir !!!
Neden bilmiyorum ! Neden !!!
Olamıyor !
Olmuor !
Onu dış kapının dışına bırakamıyorum !
Olamıyor !
O na şu anda bu şeffaf kabın içindeyken bile bakamazken !
Bırakamıyorum !
Etrafa bakınıyorum !
Ev olmaz !
Ve evet !!!!
Başımı sağ tarafa çevirip merdivenlerin altını görüyorum , gösteriliyor ya da
bilemiyorum...
Apartmandakiler evlerindeki fazlalık eşyaları yığmışlar resmen ne ararsan var ,
baza başlığı ,bazı tahta parçaları , eski bir komidin , iki tane çocuk bisikleti ,
( merdivenlerin altında ) , bir merdiven
ve ne ararsan var bir yer onun yaşaması için uygun bir yer olacağını
düşünüyorum ...
Ama bu kez benim çok hızlı hareket etmem gerekli ...
Çünkü şeffaf kabı merdivenlerin altına bırakacağım , kapağı açacağım ve
tam anlamıyla topuklayacağım ...
Peşimden koşmamasını umarak ...
Merdivenleri bir kat iniyorum , karanlık ...
Toz , belki arkadaşlar bulur kendine burada ...
Onu bırakıyorum ... Kapağını açıyorum ve bir adımımla neredeyse 10 basamak
yol kat edecek şekilde 3 katı insanüstü bir hızla çıkıyorum ....
Eve geliyorum ...
Ben artık bu örümceklerle barışmak istiyorum ...
Günün birinde 100 m bir örümcekle karşılaşsam onunla tokalaşıp , hal hatır
sorup yoluma devam etmek istiyorum...
...
...
...
Bir vakit sonra ; biz örümceğin uğur böceğini yemediğini anlıyoruz ...
...
Mutfakta ortaya çıkıyor uğur böceği ...
Ekmek poşetinin üstünde ...
O kadar uzun yolu nasıl gittiğine şaşmamak gerek :)
Benimde yakınlarımda aç bir örümcek olsa ... yok yok sevmedim bu örneği...
...
...
İngilizce kitabıma geri döndüğümde hala bomboş buluyorum sayfaları,
Sinem 'in çığlığı onları nasıl ürküttüyse ...
Sayfa boş ..
Bir tek şey dışında ...
...
bu yüzden ...
... Belli mi olur belki başka bir örümcek te sizin baş ucunuza ağ atıp
size silah çekmeye kalkar :))
...
Birde Allah aşkına evinizde hem uğur böceği hem örümcek görürseniz !
Ve onları aynı odada görürseniz !
Uğur böceğinin örümceğe yem olmasına izin vermeyin !
...
2014 yılında beni metroda :) bulan uğur böceği :) şaka değil :)
...MAYIS 2016...
...ŞARA...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder