28 Nisan 2016 Perşembe

" HEPSİ SENSİN !!! GÖRMÜYOR MUSUN HEPSİ BENİM !!!

                                                                   27.04.2016 İSTANBUL
                                                                             ŞARA A. ARŞ 







                 HEPSİ SENSİN !!!   GÖRMÜYOR MUSUN HEPSİ BENİM !!!






Sırtını yaslamışsın betona ,  karşında deniz ...




...

Dili öğretilen deniz ...

Dilini öğrendiğin deniz ...

Sabahtan bu yana güneş çok güzel kaçırmayayım deyip ancak saat 18.00 de 

dışarı çıkabildin ...

Saatlerdir sırtını yasladığın bu beton , dilini öğrendiğin bu deniz , ellerine,

göz kapaklarına , saçlarına değen güneş seni bekliyormuş ...




...


...

İçerlemişler biraz ...

Kulaklıkların takılı ...




...


...




...

Bilmediğin tonla şeyin ,  yerin  seni çağırması gibi işte !

Dillerin , ülkelerin , yetmeyip alemlerin seni çağırması gibi !

Zerrelerin zerrelerinin seni çağırması gibi !

Kulağına değen kelimelerin anlamlarını bilmediğin ama bütün olduğun gibi !

Güneşten ;  ışıktan yıldızlar düşüyor denize ve hatta kağıdının üzerine  !





Bir    ARŞ ' ın  mutluluğu hala sende !

Yazılacak o kadar çok şey var ki yetişemiyorsun !

Onlarla dolusun !

Değil sol el yardım etse sana , sağ ayak ve sol  ayağın yazmaya başlasa 

bitecek gibi değil !

İyi ki değil !

Yazdıkça artıyor ! 

Anlam buluyor !

Arş ' a çıkıyor mutluluğun !

Üstelik    :        "  beş kuruşu yok  "  takinin hala senden daha iyi olduğu 

bir dönemde  ...

Aslında yemek , duş , uykunun belli bir kısmını yok etmek istiyorsun  !

Çok uzun zaman kaybı oluyor bunlar !

Kuşların kanatları var !

Yeşil eriklerin rengi !

Denizin dili !

Yaprakların nefesleri !

Güneşin zerreleri !

Yazılacak o kadar çok şey var ki !

Sen kaybolmasınlar zihninden diye sağa sola yazıların başlıklarını ya da 

sana hatırlatacak bir şey yazıyorsun kısaca kağıtlara, kitapların kenarlarına,

gazetelerin boşlukta kalan kısmına !

Notlar almana rağmen !  O kadar çok şey var ki yazılacak !

...

Sırtını dayadığın betona şükürler olsun !

Gözüne değen güne  ! Denize !

Ellerine , göz kapaklarına , saçlarına değen güneşe şükürler olsun !

Güneşin denize bıraktığı ışıktan yıldızlara  !



...


Sen denizsin !

Güneşsin !

Güneşin denize bıraktığı ışıktan yıldızlarla dolu sağın , solun , kağıdın 

kalemin !  

Sağın demişken :


Sağında ayaklarını denize sokan bir beden var  !  Senden ne kadar farklı 

görünüyor !




...

Siyah pantolonunun paçalarını diz kapaklarına kadar sıvamış , esmer , kavruk 

bir teni var ... Muhtemelen ellili yaşlarda ... Gözün takılıyor izliyorsun bi süre ...

Diz kapağından aşağısı denizde ...





...

Arada bir çıkarıyor ayaklarını denizden ...







 Ovar gibi yapıyor ... Bi ara ayaklarını çıkardığı aynı yerden su alıp yüzünü

yıkıyor , ağzına alıyor suyu ,  aynı suyla ağzını temizliyor , aslında burnunu

sildiğini de gördün üstelik büyük bir iştahla ...





...

Ne kadar farklı senden değil mi !

Aslın da değil !

Hiç değil !

SEN O ' SUN ASLINDA !

O DA SEN !

Birsin !

Bütünsün !

Madem ikinize de   " Var eden bizzat kendi ruhundan üflemiş "  !

Birsiniz işte !

Oda etten kemikten sende !

O kadar birsiniz !

O kadar bütün !

O bilmiyor !

Sen biliyorsun !

 Önceden olsa  "  Daha neler ?!!!  "   derdin !

!!!  ÖNCEDEN !!!  O ÖNCELER GİTTİKLERİ YERDEN HİÇ GELMEYECEKLER !!!

Şimdi  var !

Şimdinin bütünlüğü , birliği , ahengi , sevgisi , anlamışlığı , doymuşluğu ,

kaybolmuşluğu , bulunmuşluğu var !

Şimdinin ah nasıl gözyaşları var !

Ah şimdi !

Şimdinin ayaklarının altını öpesim  var !

Şimdinin şükrü var !

İyi  ki var !

O olmasa napardın !

Senin gülümseyerek ağlaman var !

Ah o gülümseyerek ağlaman olmasa napardın !

Sensin işte o  !

Baştan aşağı görünürde  ne kadar farklıysanız  !

Görünmeyende  birlik olmanız var !

Tek olmanız var !

İyi ki var  !

Bin şükür biliyorsun var !

Başkaları da öğrenir zamanla !

Her şeyin bir zamanı var !


...


Soluna bakıyorsun  :

Kısa boylu , toplu bir beden ! Senden ne kadar farklı görünüyor o da !

Onun olduğunu düşündüğün iki çocuk var yanında !  Çocukları sürekli 

paylıyor ! Bıkmış haylazlıklarından belli !  Çantalarını taşımaktan yorulmuş !

Sana bakışları var !  Kaç yaşında kimse buna betona oturulmaz dememiş mi

bakışı düşüyor üstüne !

Ne kadar farklısınız değil mi !

Değil !

!!!

!!!

!!!

Aslında değil !

SEN O ' SUN O DA SEN !

Herkes bilir ! 

Ya da bilmez !

Birsin işte !

Tek !

Yok mu on da    "   Var edenin nefesi  "     !

Aynısınız  o zaman  !

Etiniz , kemiğiniz bile aynı  !

Dışınız farklı olmuş !

Biriniz kısa !

Biriniz uzun !

Birinizin gözünün rengi başka !

Birinizin ki başka !

Bu mu olacak ayrımınız !

Ne kör ayrım !

Ne topal ayrım  !

Yarabbim ne cahil ayrım bu !

Biz ayrı değiliz birbirimizden   !

BEN NEYSEM O ,  O İŞTE !

O NEYSE , BEN AYNIYIM  !

Biriz  !

Tekiz !

Dünya burası kandırmışlar herkesi !

Kandırsınlar !

Ben biliyorum !

Canımı yakanlarla !

Bana yalanlar söyleyenlerle !

Ve hatta küçücük bir kase sebebiyle bana yapmadığını bırakmayan bir cahille 

bile birim ben  !  Özümde  !

Kibri kendinden büyük hiçten gömlekler  sahibiyle !

Kulağıma küfrü değmiş karanlık bir ağızla !

Beni düşman , tehdit sananlarla bile birdim ben ! 

Birdik !

Hala öyleyiz !

Onlar bilmiyorlar  !

Ben biliyorum !

Hepsini biliyorum !

Onlar bilmiyorlar !

Bize boşuna mı dediler :

"  HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU "   


diye  !

Onların nazarında bir değiliz !

Ben biliyorum !

Biriz !

!!!

!!!

!!!

Deniz benim  !

Toprak ben  !

Sırtımı yasladığım beton ben !

Zerreler ben !

O kadar benim ki her şey !

Bir bebeğin dünyaya geldiğinde uyuduğu ilk uykusunda ki masumiyette benim !

Bir katilin bıçağının ucunda ki kan da benim !

Bir katilin eli de !

Hepsi o kadar benim işte !

Bilmiyorlar !

Varsın bilmesinler !

Ben biliyorum !

!!!


...

...

...



Benim kulağımı hedef alan bir sesle başımı arkaya çeviriyorum ...



 -  Kızım be bakayım sana bi fal  ?

-  Açıkcası benim hiç param yok (isterse bi kalem , defterimden bi 

sayfa verebilirim ama pek ilgisini çekmeyeceğini düşünüyorum )

-  Hiç mi yok be kızım ?

-  Hiç yok 

(  Yanımda kalem , kağıt ve telefonum var sadece )


Beni inceliyor , inanmıyor söylediğime , ayakkabılarıma bakıyor , yırtık

kotuma , make up your life t-shirtime ,   "parasız"  görünmemiş olacağım

gözüne ... Kendinde ikna etmeye çalışıyor ...



-  Kızım be sıkıntın var senin ?  İçin sıkılmış ?



Cennet huzurundaki ben mi ?  demiyorum tabi ...



- Yaa tüh  hiç de param yok olsa mutlaka fal baktırır , ne olacağını 

öğrenirdim diyorum ...



Aslında yanımda olsa gönlü olsun diye vereceğim belki  ...

Ama  bu gün benden para almak nasibinde yokmuş ...

Onunla da ne kadar farklıyız değil mi  !

Onun başında beyaz bir örtü var , bende yok ...  Açık bırakmışım saçlarımı 

çevreme acıyıp gözü bana değerde işkence olmasın diye   "  armut  "  

olmamışım !

Neslim yatacak yerin yok !

Leylam seninde kalır yanın yok !

...

Kırmızı bir hırka giymiş , ben güneş tenime değsin diye almamışım yanıma 

bir şey !  Üstümde make up your life t-shirt var ...







...

Tarzlarımızın , hayatlarımızın benzerlik göstermediği ortada ... Altında özel bir 

ismi var mı bilmediğim , benim en uygun   "şalvar"  olarak ifade edebileceğim 

bir şey var ... Benim üstümde yurt dışı eğitim fuarına gittiğimizde giydiğim ,

beni yansıttığı , benim seçimim olduğu için çok sevdiğim ve içinde kendimi 

 "  ben  "   hissettiğim yırtık kotum var ...

Onun memeleri neredeyse göbeğine kadar sarkmış ve kocamanlar ...

Benimkiler yok denecek kadar az ...

Göbeği de  sanki çok büyük çünkü o na baktığım da ilk göbeğini görüyorum

sanki benimle ağzı değil göbeği konuşuyor ...

Benim ki neredeyse sırtıma yapışmış ! Bak bu " üstünde resimler olan kağıtların

olmamasından "  değil ...   Evde yemek var :)  Bu bedenimin az yeme 

isteğinden ...

Ayakkabılarını hatırlayamıyorum , bende yine çok sevdiğim lacivert bez 

ayakkabılarım var ...





 Ayakkabılarını hatırlayamıyorum çünkü fal olayının gerçekleşmeyeceğine

kanaat getirip çiçekleriyle birlikte çabucak yanımdan ayrılışı var ...




...

Fal olayının gerçekleşmeyeceğini anlayınca : 

- Kızım bee ben sana paran olunca bakarım   diyor 

-  Peki 

Ben buradayım diyorum ...  Ellerindeki çiçeklerle çarçabuk ayrılıyor ...


Şimdi kim diyebilir bizim ayrı olduğumuzu !

BEN O ' YUM , O DA BEN !

O na yanlış öğrettiler  !

Bana da !

Sana da !

Herkese !

Herkese yanlış öğrettiler !

Siz ayrısınız diye  !

Çünkü diyenlere de yanlış öğrettiler  !

Kör bir yanlış yüzyıllar boyu devam etti !

Körlüklerinden haberleri yok !

Ben biliyorum !

Dünya burası !

Doğruya yanlış  !

Yanlışa doğru dediler !

Ben aradım !

Buldum !

Gösterdiler bana !

Biz tekiz onunla !

...

Güneş ışıklarıyla  yıldızlar bırakmaya devam etti  !

Denize !

Kalemime !

Kağıdıma !

Saçlarıma !

Göz kapaklarıma !



Bu güneşin ışıkları başka düşüyor benim zerrelerime !

Herkese düştüğünden başka ! 

Herkesin üzerinde gösterdiği etkiden başka !

Arıyorum sebebini !  Bulamıyorum !  Ya da onun da bir zamanı var demek ki !



...


Güneş saçlarımın arasına kokusunu bırakmaya devam etti  ...


Ve   :

Halit geldi önce elinde selpakla , sonra Muhammed  , sonra Ahmed , galiba 

onlarında gözüne  "paralı"  göründüm bu kadar çok parasızken :  

dünya işte bütün zıtlıklar birbirinin koynunda uyuyor ...

Halit ' e param olmadığını söyledim , sanırım anlamadı Muhammed geldi 

onun Türkçesi biraz daha iyiymiş , ona söyledim Halit ' e tercüme etti ,

güldüler , bende güldüm :)) Arapçam olsaydı güzel espriler vardı cebimde :)

Cebimde kaldılar ... Ahmed en çekingenleriydi tereddüt etti gelmekte ...



Halit sağdaki , Muhammed solumdaki , gelse mi  gelmese mi karar veremeyen 

sonradan yanımıza sokulan çekingen Ahmed , Muhammed ' in arkasında ...

Sadece  Muhammed ' in Türkçesi olduğu için bana bir kaç kelime öğretip 

öğretemeyeceğini sordum ...

Pek anlamadı kalemi gösterip Türkçe kalem , Arapça  ???  dedim ...

Alem imiş Arapçası yani telaffuzu , kulağımın duyduğu ...  Ama sanırım 

benimle uğraşmak istemedi Halit ' le birşeyler konuştular Arapça ...

Ve Halid deftere yazdı kalemin Arapçasını   ve ismini  





ya da ben öyle anladım Arapçam olmadığı için bilemiyorum doğruluğunu ...

Kalemin Arapça telaffuzunun alem olduğunu gibi bir sonuç çıktı ortaya ...

Yarım yamalak konuşmaya çalıştılar , çalıştık !

Saygılıydılar !  İnsandılar !  İnsan gibi görünen fakat özünde öyle olmayan bir

çok insandan daha fazla insandılar ... Neden bilmiyorum yanımdan ayrılırken 

tokalaşma ihtiyacı hissettiler , Türkçe iyi günler demeyi öğrenmişler ...



Şimdi bizim ayrı olduğumuzu kim iddia edebilir Allah aşkına !

Elleri var bir çift !  

Benim de var !

Gözleri var !

Benim de var !

Saçları var !

Benim de var !


Üstelik onların elleri de !  Gözleri de !  Saçları da ! 

Benimkilerden bin kat temiz  !


Biz özümüzde ayrı değiliz ! 

Onlarla da değiliz !

ONLAR NEYSE BEN O ' YUM !

BEN NEYSEM ONLAR O !

Zor değil bunu anlamak !

Bulmak !

Onlarında ruhunda VAR EDENİN değmişliği var  !

Güneş :  Şara bu kadar yıldız yeter hadi eve dediğinde hızlı adımlarla eve 

giderken , karşıdan karşıya geçerken bana yol veren beden de bendim !

O bilmiyordu   !  Ben biliyordum ! 

Ben karşıya geçerken beni görüp peşime takılsa mı takılmasa mı karar 

veremeyen , duvarın üzerinde oturmuş beden de bendim !

O da bilmiyordu !

Bilmesindi !

Ben biliyordum !

Bu kez farklı bir yoldan sokaktan git diyen Şara ' yı dinleyip bulduğum 

Mercan apartmanı da bendim !  Sardunya sokak yine ben !

Ben biliyorum !  

O da biliyor !

Ve hatta yola yatsa mı otursa mı karar verememiş gövde de bendim !



...







Bizi ayıran bir şey yok  !

Görüntümüz dışında !

Ben biliyorum !

O da biliyor !

Bunu bir tek      "insan"        denilen bilmiyor   !

Çünkü yanlış öğrettiler bize !

Biz o kadar bir !

O kadar tek !

O kadar bütündük ki !

Herkes birbirine kulplar taktı !

Rengine ! Diline !  Bedenine  !  Kaşına !  Gözüne  !

Karanlıkta herkes !

Herkes karanliği öğretti bir birine !

Yüz milyonlarca yıl böyle devam etti  !








                                            ÖYLE DEĞİL  !

                                            BEN BİLİYORUM !

                                            HİÇ KİMSE BİLMESE !

                                            BEN BİLİYORUM !

                                            BİRİZ BİZ !

                                            TEK !















...NİSAN 2016...













                                                                 ...ŞARA...





















İMKANSIZI HANGİ YALANCI UYDURMUŞ ! ÇIKSIN ORTAYA !!!

                                                                   28.04.2016 İSTANBUL
                                                                             ŞARA A. ARŞ

                   İMKANSIZI HANGİ YALANCI UYDURMUŞ !

                               ÇIKSIN ORTAYA !!!




Efendim  " cebinde beş kuruş yok " ta ki bile senden daha iyi durumda düşün !

Bi ara evden çıkarken sadece cüzdanını alıyordun ne bereketli günlerdi :)




 Sonraları onun için de      "üstünde resimler olan kağıtlardan "     hiç  kalmadığı

için  sadece  "  bozuk para cüzdanını "  aldın bi süre :) 




bereketli günlere bozuk para cüzdanını aldığın günler de dahildi :)

Çünkü artık evden çıkarken hiç bir şey almıyorsun  bunlar dışın da :)






İlerleyen dönemlerde bunları öptüğünde doyup doymayacağını düşünüyorsun

gülerek :))

Düşün ki Sinem bi gün evden çıkmadan yanına gelip :  " Kanka kumbaramdan 

para alabilirsin "  dedi   ...  Sinem ...  




...






Ama anneme söyleme kumbarada para olduğunu ...

 Sebebini SIR KÜPÜ ŞARA ve BOZUK PARA KAVANOZU nda 

anlatabilirim başka bir konu :))  . Teşekkür ettin ... Almayacağını  alamayacağını

bilerek ...O da teşekkür etme al ! dedi ... Kız biliyor senin çeşitliğini !

 Senin tuhaflıkların buradan köye yol olur      "sende birde 

başkasından para alamama hastalığı "  var ...  Annen , ablan , abin ...

Tamam  " dışarıdan insanlar "  dedikleri tamam da ailenden aldığın değil 

verilen sende neden alevden bir mızrakla sırtından vurulmuş etkisi yapıyor 

Şara !  ... Nesli ' nin cüzdanına  "üstünde resimler olan kağıtlardan "  sıkıştırması

bariz senin kalbini sıkıştırıyor sıkıntıdan ...

Telefon faturan yüzünden telefonunun aramaya kapandığını bile gizledin

duyduğunda ödeyeceğini bildiğin için .. Ta ki bir şapşik boş boğaz pot 

kırana kadar ... Sen kaş göz yapana kadar Nesli 'nin ok gibi bakışları senin 

gözlerine saplandı ... Sen zihninde Sinem 'in en sevdiği t - shirte

( kıyamete kadar çıkmasın o leke , lekeye baktıkça kırdığı potu hatırlasın)

diye , KESİNLİKLE KAZARA  şampanya döktün ...

...

Bozuk para kavanozundan da para alabileceğini söyledi Nesli... Ama Sinem 

 bozuk para kavanozunun yerini bilmemeli ...



...



Sen biliyordun  " üstünde resimler olan kağıtlar "   sadece araçtı !

Hala da öyle !

Ve hepte öyle olacak !

Sen alnını öptüğün birine de söydedin bunu !

Sinem ' e de !

Hiç tanımadıklarına da !

Tanıdıklarına da !

Çünkü öyle !

İnsan denilenler çıkmışda ona başka başka anlamlar , hiç hak etmediği

kıymetler yüklemişler ! Ne cahillik ! Ne gözü dönmüşlük ! 

Sen ;

Öyle olmadığını biliyorsun !

Bunu yeni bir şarj aleti almak için  üstünde resimler olan kağıtlardan  sende 

olmadığı için şarj aletini böyleyken kullandığın da da biliyordun !




...



...

Şarj aleti hala böyle !

Ve sende hala üstünde resimler olan kağıtlardan yok !

Ve sen yine biliyorsun !

Onun bir eksik olmadığını ! 

Kitapların artık çantana sığmayıp senin bir yerde tesadüfen karşına çıkan 

tonla gözü olan , yanından ayıramadığın dünya atlası, ingilizce dil kartları ,

kalem kutusunu ve gelecekte alacağın psikoloji kitaplarını ( çünkü 

onlarıda alamadın aynı sebepten ) zihninde gözlerine doldurduğun , sırtında

hayal ettiğin o siyah sırt çantasını alamadığında da biliyordun onun sadece bir

araç olduğunu !




...




...

Hayalinde çantayı sırtına takıp gerçekte takamadığındada biliyordun !

Hala hayalinde takıp gerçekte takamıyorsun !  Aynı sebepten ! 

Ve biliyorsun   "üstünde resimler olan kağıtlar "  sadece bir araç !

Araç !

...

Sinem ' de görüp koynunda uyuyasın geldiği ajandayı alamadığındada 

bilyordun ! 



...

Bu ajandayı birisi senin dünyaya geleceğini bilip senin için yapmıştı işte

o kadar  " sen "  din ajan da ! 



...

Her sayfasında bir kitaptan , filmden yada tiyatro eserinden alıntı yapılmış

vurucu cümleler vardı !

Ve üstelik rengi de mordu !

Ve sen yine biliyordun onlar sadece araçtı !






...

Nazli hoca direksiyon sınavının harcını yatırmak istediğinde birisi seni 

uzaydan dünyaya itmiş de sen yere düşmüşsün gibi çok acıdı bedenin 

gövden !

Evet para hala  araçtı !

Ve Nazlı hoca seni ikna edip ödedi de !

Üstelik 3. sınav hakkına kadar !

Hemde bunun karşılığında hiç bir şey beklemeden !

Tabi ki ödeyecektin elinde  " üstünde resimler olan kağıtlardan "  olduğu zaman

!  Kimse bilmesin ne fark ederdi sen biliyordun işte !

Senin o na bu kadar ihtiyacın varken dahi biliyordun !

O sadece bir araç !

Bilmeyenler !  Cahildi !  Gözleri dönmüştü onun hırsından !

Gerek te yok sen biliyorsun işte !

...


Ezgi ' lere kahvaltıya giderken Nesli ' nin bozuk para kavanozundan para

alabilirsin demesine rağmen alamayıp belli bir mesafeyi yürürken de 

biliyordun !

Üstelik yürürken ;  



...

bunları bulmuştun ...


...



...


...



...

Hatta bi ara  STANFORDUN KAMPÜSÜNÜ  düşündün ...



...

Sen orada yürüyordun ama aslında zihnin kampüsteydi !





...

Çimlere bile yattın bi süre !  

Gökyüzüne baktın sırtın STANFORDUN kampüsündeki çimlere değerken !

Gök orada da maviydi ama sen mora boyadın !

Her buluta başka bi renk verdin !

Hayal senin hayalindi !

İstediğini yapardın !

Hayatında senin hayatın olduğu gibi !

İstediğini yapabileceğin gibi !

Sonsuz !

Sınırsız !

Sahi şu imkansız yalanını kim uydurmuş neredeyse bütün insanlarda inanmış 

ona ! 

Sen STANFORDU ! 

ÜLKELERİ !

GÖKLERİ !

HENÜZ HİÇ KİMSENİN BİLMEDİKLERİNİ BİLE DÜŞÜNDÜN !

İNSAN NE KADAR SONSUZ ! SINIRSIZDI ! BEDENİ DIŞINDA !

Aslında sen tam bu nokta da neredeyse  " üstünde resimler olan kağıtların "

sen bu hayat koşullarındayken bile olmamasına şükredecektin neredeyse :))

...


Muhtemelen bu yazıyı okuyup   "  Canııımmmm   kıyamaammm "  diyenler 

olacak yakın çevremden biliyorum. Sinem ajandasını vermek isteyecek

ya da bana aynısından almak isteyecek , kursta sınava girmeden önce 

midemin değil beynimin  "  Şara misbonnn , tereyağlı , sütlü misbonnn "  deyip

ellerimin çantamın ücra köşelerinde misbon , misbon yoksa Allah aşkına 

beynime tat verecek bir şey olsun diyerek arayıp tarayıp bulamayıp , daha 

da yetmeyip Leyla ' ya sorup olmadığını öğrenince daha da yetmeyip Ezgi ' ye 

sorup ondada olmayınca sınıfa aleni ( valla hiç utanmadım :))  ) hiç mi 

birinizde misbon !  misbon yoksa şeker yok mu diye haykırdığımı görüp 

kantine benim için şeker almaya giden , ki kantindede yokmuş !  Leyla ,  

Allah bilir burdan hangi eksiğimi gözüne kestirip almaya kalkışacak !

Bana üşenmeden beynimde daha çok ışık yansın diye hiç 

sinema defteri ( o ne demeyin ismini uydurdum ) hazırlayan  

Bünyaz neler düşünecek ! Gerçi onu yıldırmak kolay cumartesi sınav için 

gideceğimiz Beşiktaş ' a gitmemekle tehdit etmek hiç te fena fikir olmaz ! 

Nesli bir taraftan !  Bir başkası başka bir taraftan !  Hepsi beni uzaydan 

dünyaya itmeye çalışacak !

Hepinize tek tek HAYIR demeye zamanım olmayabilir  !  Hepinize buradan 

yürekten    HAYIR  diyorum ! 

HAYIR !

...

Bunlar benim elimde  "üstünde resimler olan kağıtlar olmaması sebebiyle " 

edinemediğim şeyler !

O kadar da dert edilecek bir şey değil !

Aslında hiç dert edilecek bir şey değil !

Aslında dünyada imkansız diye bir şey de yok !

Bunun anlaşılır olabilmesi için biraz zamana ihtiyaç var hepsi bu kadar !


...











...


Sakin olun İsveç ' e enerji bakanı olmak gibi bir hedefim yok :))  İlgi 

alanım değil zaten :)

Fakaattt tonla ilgi alanım var  :))



Gerçekten bulamadık değil mi      "imkansızı uyduran yalancıyı "  :)




Neyse ki o günün sonun da yağmur yağarken ve ben bez ayakkabılarımlayken

de biliyordum   "üstünde resimler olan kağıtların " birer araç olduklarını !

İnsanların boşuna onun elini eteğini öptüğünü !




...






Fotoğraflar orijinaldir ve üzerinde hiç bir renklendirme , photoshop  ya da 

herhangi bir  programla aslı değiştirilmemiştir .

Çektikten sonra gök 'ün birisine kızdığını düşünmüş umarım kızdığı ben 

değilimdir diye o gün yaptıklarımı düşünmüştüm ...

...

Bulan olursa Allah aşkına bana da gösterin  "  imkansızı uyduran yalancıyı " 


:))











...NİSAN 2016...










                                                                    ...ŞARA...