ŞARA A. ARŞ
HEPSİ SENSİN !!! GÖRMÜYOR MUSUN HEPSİ BENİM !!!
Sırtını yaslamışsın betona , karşında deniz ...
...
Dili öğretilen deniz ...
Dilini öğrendiğin deniz ...
Sabahtan bu yana güneş çok güzel kaçırmayayım deyip ancak saat 18.00 de
dışarı çıkabildin ...
Saatlerdir sırtını yasladığın bu beton , dilini öğrendiğin bu deniz , ellerine,
göz kapaklarına , saçlarına değen güneş seni bekliyormuş ...
...
...
İçerlemişler biraz ...
Kulaklıkların takılı ...
...
...
...
Bilmediğin tonla şeyin , yerin seni çağırması gibi işte !
Dillerin , ülkelerin , yetmeyip alemlerin seni çağırması gibi !
Zerrelerin zerrelerinin seni çağırması gibi !
Kulağına değen kelimelerin anlamlarını bilmediğin ama bütün olduğun gibi !
Güneşten ; ışıktan yıldızlar düşüyor denize ve hatta kağıdının üzerine !
Bir ARŞ ' ın mutluluğu hala sende !
Yazılacak o kadar çok şey var ki yetişemiyorsun !
Onlarla dolusun !
Değil sol el yardım etse sana , sağ ayak ve sol ayağın yazmaya başlasa
bitecek gibi değil !
İyi ki değil !
Yazdıkça artıyor !
Anlam buluyor !
Arş ' a çıkıyor mutluluğun !
Üstelik : " beş kuruşu yok " takinin hala senden daha iyi olduğu
bir dönemde ...
Aslında yemek , duş , uykunun belli bir kısmını yok etmek istiyorsun !
Çok uzun zaman kaybı oluyor bunlar !
Kuşların kanatları var !
Yeşil eriklerin rengi !
Denizin dili !
Yaprakların nefesleri !
Güneşin zerreleri !
Yazılacak o kadar çok şey var ki !
Sen kaybolmasınlar zihninden diye sağa sola yazıların başlıklarını ya da
sana hatırlatacak bir şey yazıyorsun kısaca kağıtlara, kitapların kenarlarına,
gazetelerin boşlukta kalan kısmına !
Notlar almana rağmen ! O kadar çok şey var ki yazılacak !
...
Sırtını dayadığın betona şükürler olsun !
Gözüne değen güne ! Denize !
Ellerine , göz kapaklarına , saçlarına değen güneşe şükürler olsun !
Güneşin denize bıraktığı ışıktan yıldızlara !
...
Sen denizsin !
Güneşsin !
Güneşin denize bıraktığı ışıktan yıldızlarla dolu sağın , solun , kağıdın
kalemin !
Sağın demişken :
Sağında ayaklarını denize sokan bir beden var ! Senden ne kadar farklı
görünüyor !
...
Siyah pantolonunun paçalarını diz kapaklarına kadar sıvamış , esmer , kavruk
bir teni var ... Muhtemelen ellili yaşlarda ... Gözün takılıyor izliyorsun bi süre ...
Diz kapağından aşağısı denizde ...
...
Arada bir çıkarıyor ayaklarını denizden ...
Ovar gibi yapıyor ... Bi ara ayaklarını çıkardığı aynı yerden su alıp yüzünü
yıkıyor , ağzına alıyor suyu , aynı suyla ağzını temizliyor , aslında burnunu
sildiğini de gördün üstelik büyük bir iştahla ...
...
Ne kadar farklı senden değil mi !
Aslın da değil !
Hiç değil !
SEN O ' SUN ASLINDA !
O DA SEN !
Birsin !
Bütünsün !
Madem ikinize de " Var eden bizzat kendi ruhundan üflemiş " !
Birsiniz işte !
Oda etten kemikten sende !
O kadar birsiniz !
O kadar bütün !
O bilmiyor !
Sen biliyorsun !
Önceden olsa " Daha neler ?!!! " derdin !
!!! ÖNCEDEN !!! O ÖNCELER GİTTİKLERİ YERDEN HİÇ GELMEYECEKLER !!!
Şimdi var !
Şimdinin bütünlüğü , birliği , ahengi , sevgisi , anlamışlığı , doymuşluğu ,
kaybolmuşluğu , bulunmuşluğu var !
Şimdinin ah nasıl gözyaşları var !
Ah şimdi !
Şimdinin ayaklarının altını öpesim var !
Şimdinin şükrü var !
İyi ki var !
O olmasa napardın !
Senin gülümseyerek ağlaman var !
Ah o gülümseyerek ağlaman olmasa napardın !
Sensin işte o !
Baştan aşağı görünürde ne kadar farklıysanız !
Görünmeyende birlik olmanız var !
Tek olmanız var !
İyi ki var !
Bin şükür biliyorsun var !
Başkaları da öğrenir zamanla !
Her şeyin bir zamanı var !
...
Soluna bakıyorsun :
Kısa boylu , toplu bir beden ! Senden ne kadar farklı görünüyor o da !
Onun olduğunu düşündüğün iki çocuk var yanında ! Çocukları sürekli
paylıyor ! Bıkmış haylazlıklarından belli ! Çantalarını taşımaktan yorulmuş !
Sana bakışları var ! Kaç yaşında kimse buna betona oturulmaz dememiş mi
bakışı düşüyor üstüne !
Ne kadar farklısınız değil mi !
Değil !
!!!
!!!
!!!
Aslında değil !
SEN O ' SUN O DA SEN !
Herkes bilir !
Ya da bilmez !
Birsin işte !
Tek !
Yok mu on da " Var edenin nefesi " !
Aynısınız o zaman !
Etiniz , kemiğiniz bile aynı !
Dışınız farklı olmuş !
Biriniz kısa !
Biriniz uzun !
Birinizin gözünün rengi başka !
Birinizin ki başka !
Bu mu olacak ayrımınız !
Ne kör ayrım !
Ne topal ayrım !
Yarabbim ne cahil ayrım bu !
Biz ayrı değiliz birbirimizden !
BEN NEYSEM O , O İŞTE !
O NEYSE , BEN AYNIYIM !
Biriz !
Tekiz !
Dünya burası kandırmışlar herkesi !
Kandırsınlar !
Ben biliyorum !
Canımı yakanlarla !
Bana yalanlar söyleyenlerle !
Ve hatta küçücük bir kase sebebiyle bana yapmadığını bırakmayan bir cahille
bile birim ben ! Özümde !
Kibri kendinden büyük hiçten gömlekler sahibiyle !
Kulağıma küfrü değmiş karanlık bir ağızla !
Beni düşman , tehdit sananlarla bile birdim ben !
Birdik !
Hala öyleyiz !
Onlar bilmiyorlar !
Ben biliyorum !
Hepsini biliyorum !
Onlar bilmiyorlar !
Bize boşuna mı dediler :
" HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU "
diye !
Onların nazarında bir değiliz !
Ben biliyorum !
Biriz !
!!!
!!!
!!!
Deniz benim !
Toprak ben !
Sırtımı yasladığım beton ben !
Zerreler ben !
O kadar benim ki her şey !
Bir bebeğin dünyaya geldiğinde uyuduğu ilk uykusunda ki masumiyette benim !
Bir katilin bıçağının ucunda ki kan da benim !
Bir katilin eli de !
Hepsi o kadar benim işte !
Bilmiyorlar !
Varsın bilmesinler !
Ben biliyorum !
!!!
...
...
...
Benim kulağımı hedef alan bir sesle başımı arkaya çeviriyorum ...
- Kızım be bakayım sana bi fal ?
- Açıkcası benim hiç param yok (isterse bi kalem , defterimden bi
sayfa verebilirim ama pek ilgisini çekmeyeceğini düşünüyorum )
- Hiç mi yok be kızım ?
- Hiç yok
( Yanımda kalem , kağıt ve telefonum var sadece )
Beni inceliyor , inanmıyor söylediğime , ayakkabılarıma bakıyor , yırtık
kotuma , make up your life t-shirtime , "parasız" görünmemiş olacağım
gözüne ... Kendinde ikna etmeye çalışıyor ...
- Kızım be sıkıntın var senin ? İçin sıkılmış ?
Cennet huzurundaki ben mi ? demiyorum tabi ...
- Yaa tüh hiç de param yok olsa mutlaka fal baktırır , ne olacağını
öğrenirdim diyorum ...
Aslında yanımda olsa gönlü olsun diye vereceğim belki ...
Ama bu gün benden para almak nasibinde yokmuş ...
Onunla da ne kadar farklıyız değil mi !
Onun başında beyaz bir örtü var , bende yok ... Açık bırakmışım saçlarımı
çevreme acıyıp gözü bana değerde işkence olmasın diye " armut "
olmamışım !
Neslim yatacak yerin yok !
Leylam seninde kalır yanın yok !
...
Kırmızı bir hırka giymiş , ben güneş tenime değsin diye almamışım yanıma
bir şey ! Üstümde make up your life t-shirt var ...
...
Tarzlarımızın , hayatlarımızın benzerlik göstermediği ortada ... Altında özel bir
ismi var mı bilmediğim , benim en uygun "şalvar" olarak ifade edebileceğim
bir şey var ... Benim üstümde yurt dışı eğitim fuarına gittiğimizde giydiğim ,
beni yansıttığı , benim seçimim olduğu için çok sevdiğim ve içinde kendimi
" ben " hissettiğim yırtık kotum var ...
Onun memeleri neredeyse göbeğine kadar sarkmış ve kocamanlar ...
Benimkiler yok denecek kadar az ...
Göbeği de sanki çok büyük çünkü o na baktığım da ilk göbeğini görüyorum
sanki benimle ağzı değil göbeği konuşuyor ...
Benim ki neredeyse sırtıma yapışmış ! Bak bu " üstünde resimler olan kağıtların
olmamasından " değil ... Evde yemek var :) Bu bedenimin az yeme
isteğinden ...
Ayakkabılarını hatırlayamıyorum , bende yine çok sevdiğim lacivert bez
ayakkabılarım var ...
Ayakkabılarını hatırlayamıyorum çünkü fal olayının gerçekleşmeyeceğine
kanaat getirip çiçekleriyle birlikte çabucak yanımdan ayrılışı var ...
...
Fal olayının gerçekleşmeyeceğini anlayınca :
- Kızım bee ben sana paran olunca bakarım diyor
- Peki
Ben buradayım diyorum ... Ellerindeki çiçeklerle çarçabuk ayrılıyor ...
Şimdi kim diyebilir bizim ayrı olduğumuzu !
BEN O ' YUM , O DA BEN !
O na yanlış öğrettiler !
Bana da !
Sana da !
Herkese !
Herkese yanlış öğrettiler !
Siz ayrısınız diye !
Çünkü diyenlere de yanlış öğrettiler !
Kör bir yanlış yüzyıllar boyu devam etti !
Körlüklerinden haberleri yok !
Ben biliyorum !
Dünya burası !
Doğruya yanlış !
Yanlışa doğru dediler !
Ben aradım !
Buldum !
Gösterdiler bana !
Biz tekiz onunla !
...
Güneş ışıklarıyla yıldızlar bırakmaya devam etti !
Denize !
Kalemime !
Kağıdıma !
Saçlarıma !
Göz kapaklarıma !
Bu güneşin ışıkları başka düşüyor benim zerrelerime !
Herkese düştüğünden başka !
Herkesin üzerinde gösterdiği etkiden başka !
Arıyorum sebebini ! Bulamıyorum ! Ya da onun da bir zamanı var demek ki !
...
Güneş saçlarımın arasına kokusunu bırakmaya devam etti ...
Ve :
Halit geldi önce elinde selpakla , sonra Muhammed , sonra Ahmed , galiba
onlarında gözüne "paralı" göründüm bu kadar çok parasızken :
dünya işte bütün zıtlıklar birbirinin koynunda uyuyor ...
Halit ' e param olmadığını söyledim , sanırım anlamadı Muhammed geldi
onun Türkçesi biraz daha iyiymiş , ona söyledim Halit ' e tercüme etti ,
güldüler , bende güldüm :)) Arapçam olsaydı güzel espriler vardı cebimde :)
Cebimde kaldılar ... Ahmed en çekingenleriydi tereddüt etti gelmekte ...
Halit sağdaki , Muhammed solumdaki , gelse mi gelmese mi karar veremeyen
sonradan yanımıza sokulan çekingen Ahmed , Muhammed ' in arkasında ...
Sadece Muhammed ' in Türkçesi olduğu için bana bir kaç kelime öğretip
öğretemeyeceğini sordum ...
Pek anlamadı kalemi gösterip Türkçe kalem , Arapça ??? dedim ...
Alem imiş Arapçası yani telaffuzu , kulağımın duyduğu ... Ama sanırım
benimle uğraşmak istemedi Halit ' le birşeyler konuştular Arapça ...
Ve Halid deftere yazdı kalemin Arapçasını ve ismini
ya da ben öyle anladım Arapçam olmadığı için bilemiyorum doğruluğunu ...
Kalemin Arapça telaffuzunun alem olduğunu gibi bir sonuç çıktı ortaya ...
Yarım yamalak konuşmaya çalıştılar , çalıştık !
Saygılıydılar ! İnsandılar ! İnsan gibi görünen fakat özünde öyle olmayan bir
çok insandan daha fazla insandılar ... Neden bilmiyorum yanımdan ayrılırken
tokalaşma ihtiyacı hissettiler , Türkçe iyi günler demeyi öğrenmişler ...
Şimdi bizim ayrı olduğumuzu kim iddia edebilir Allah aşkına !
Elleri var bir çift !
Benim de var !
Gözleri var !
Benim de var !
Saçları var !
Benim de var !
Üstelik onların elleri de ! Gözleri de ! Saçları da !
Benimkilerden bin kat temiz !
Biz özümüzde ayrı değiliz !
Onlarla da değiliz !
ONLAR NEYSE BEN O ' YUM !
BEN NEYSEM ONLAR O !
Zor değil bunu anlamak !
Bulmak !
Onlarında ruhunda VAR EDENİN değmişliği var !
Güneş : Şara bu kadar yıldız yeter hadi eve dediğinde hızlı adımlarla eve
giderken , karşıdan karşıya geçerken bana yol veren beden de bendim !
O bilmiyordu ! Ben biliyordum !
Ben karşıya geçerken beni görüp peşime takılsa mı takılmasa mı karar
veremeyen , duvarın üzerinde oturmuş beden de bendim !
O da bilmiyordu !
Bilmesindi !
Ben biliyordum !
Bu kez farklı bir yoldan sokaktan git diyen Şara ' yı dinleyip bulduğum
Mercan apartmanı da bendim ! Sardunya sokak yine ben !
Ben biliyorum !
O da biliyor !
Ve hatta yola yatsa mı otursa mı karar verememiş gövde de bendim !
Bizi ayıran bir şey yok !
Görüntümüz dışında !
Ben biliyorum !
O da biliyor !
Bunu bir tek "insan" denilen bilmiyor !
Çünkü yanlış öğrettiler bize !
Biz o kadar bir !
O kadar tek !
O kadar bütündük ki !
Herkes birbirine kulplar taktı !
Rengine ! Diline ! Bedenine ! Kaşına ! Gözüne !
Karanlıkta herkes !
Herkes karanliği öğretti bir birine !
Yüz milyonlarca yıl böyle devam etti !
ÖYLE DEĞİL !
BEN BİLİYORUM !
HİÇ KİMSE BİLMESE !
BEN BİLİYORUM !
BİRİZ BİZ !
TEK !
...NİSAN 2016...
...ŞARA...
