23.04.2016 İSTANBUL
ŞARA A. ARŞ
PAZARA MI ! CENNETE Mİ !
Nisan ...
Bu öyle bir nisan ki şiirler yazsan renklerine ne mümkün anlatmak onu...
Dünyaya göre benim 28. kez nisanı görüşüm ...
Bana göre İLK KEZ GÖRÜŞÜM ...
Öyle bir nisan işte ...
...
Cumartesi ...
Olağan koşullarda kursta olmam gerekli bu gün ...
Fakat kur aralarında verilen iki haftalık süreyi uzattılar bu üçüncü hafta...
Sinem 'in üniversiteye hazırlık kursu 23 nisan sebebiyle tatil ...
Nesli bu gün işte ...
...
Sabah hep birlikte kahvaltı yaptık ...
Nesli işe gitti ...
Sinem ' in temizlik planı var ( böyle bi günde :)) )
Ben bi adapte olamadım önce güne bir şey huzursuz ediyor ne bilmiyorum
bi tatsızım , elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum ...
Bi tuhaflık var bi yerde de bulamıyorum ...
Baş ucumda okumaya devam ettiğim ; Aziz Nesin " Seyyahatname " ,
Ahmet Ümit " Bab-ı Esrar " var ( Bunu ikinci okuyuşum olacak , huyum
suyum değildi benim izlediğim filmi tekrar izlemek okuduğum kitabı tekrar
okumak ... ÖNCEDEN DEĞİLDİ ... Şimdi başka bir gözle başka bir algıyla
okur oldum onları ya da onlar beni ) . Cancıazımın beynimde yeni ışıklar
yansın diye aldığı A' dan Z ' ye satranç öğreniyoruz isimli kitap var ...
Yazmam gerekenler var ...
Ama anlamıyorum bu şeyi ...
Saat sabah 10.00 iken Allah'ım ne kadar boş geçirdim bu günü diye
söyleniyorum kendi kendime ! Cumartesi sabah saat 10.00 da !
Sinem diğer odadan sesleniyor : " SAAT HENÜZ 10.00 " !!!
Haklı !
...
Sinem pazara gitmek istiyor , mutfak için bir şeyler alacağız ...
Birlikte kol kola çıkıyoruz evden ...
Hava mis ...
Gün pırıl pırıl ...
Yürürken eksikliği buluyorum ...
Beynimi kursta olmaya hazırladım ben bu gün kursta olacaktım ...
Bu yüzden bu şaşkoloz halim ! Beynim orada olmak istiyor !!!
Ben bunu ancak çözebiliyorum !
Eh ! Buda bir şey !
Bütün gün kıvranabilirdim de !
Allah ' ım anlamak ne güzel şey !
Ancak anlayınca huzur buluyorum ben !
...
Yürüyoruz ...
Nisan da ...
Renkler de ...
Dünya da sesler de ...
Alemler de suslar da ...
...
Bu benim gördüğüm , hissettiğim , dokunduğum , kokladığım , anladığım ,
anlayacağım , yok oluşum , kayboluşum , bulunuşum , nasıl anlatılır ...
...
Bir yaprakta erimeyi nasıl anlatayım ben !
Bir koku da yönsüzlüğümü !
Bir kaldırımın sana isimsiz alemler olup hoş geldin demesini nasıl !
...
Yeşili nasıl !
Maviyi nasıl !
Moru nasıl !
...
...
...
Ben bu isimsizliğimi nasıl !
Yürüdüğüm yollar bana alemlere açılan kapılar !
Ne yöne dönsem bir alemde bin alem !
Görmeyen boşluklar içinde boşluklar büyütüyor ceza olarak !
Aradığı burnunun dibinde bilmiyor !
Öyle " tuhaf " dünya denilen !
Gören , insan denilene ilgisini mezara gömüyor insan dışında her ne varsa
can buluyor ...
Renkler , isimsizler , kokular , suslar , sırlar , miskler , amberler , bütün
bir cemiyet can buluyor görende ...
Gören bırak gülleri yaprakları öper oluyor kimseye aldırmadan !
...
...
...
Bununla ilgili Bab-ı Esrar ' da güzel birbölüm var ; kitabı okumadan anlamak
güç fakat benim anlatmak istediğimle birebir örtüşüyor ...
" Cevaplar burnumuzun dibinde ama onu görecek göz nerede ? "
Gören bir göze pazara gitmek üzere yürünen yol alemlere açılan kapılar ,
alemlerden gelen suslar , kokular oluyor ...
...
Bakmak yetemiyor ki sana ...
Doyamıyorsun ...
Kanamıyorsun ...
...
Sen bir ağacın kurumuş kolunda kanadında bile bin alemin nefesinin sesini
soluğunu duyuyorsun ...
Görmeyene ot yine ot !
Görmeyene çiçek yine çiçek !
Sen bir ağacın kurumuş kolunda kanadında bin can buluyorsun ...
...
Alemin içinde alem ...
Rengin içinde renk ...
Yeşilin içinde mavi ...
Sarının içinde mor ...
Buluyorsun ...
Bunların hepsi gerçek ...
Her birine ayrı renk verilmiş ...
Ayrı biçim ...
Ayrı nefes ...
Ayrı sus verilmiş ...
...
Ne yana dönsem bir mana ...
Bir alem ...
Bir soruya bin cevap ...
Bir zamanlar beynimi kemiren sorularım vardı benim ...
Uykularıma zehir sorular vardı ...
Sahi ?
Bunların manalarından mı dili tutuldu sorularımın ...
Bir daha hiç görmedim onları ...
...
Ben dünyada bunları yaşıyorsam eğer cennet dedikleri nedir ki ?
Her insan kendi cennetini !
Her insan kendi cehennemini !
Kendi elleriyle kendi mi inşa eder ki !
Ben kendi ellerimle bir cehennem inşa etmekteydim demek ki
27 yıllık ömrümün 100 milyon yıllık karanlığında !
İzin verilmedi !
Kendi ellerinle bir cehennem inşa etmek niye ?
Sen önce kendine sonra bütün alemlere kendi ellerinle cennet inşa et denildi !
İnsan kör !
Kendi körlüğümden biliyorum olanı biteni !
İnsan sağır !
Kendi duymazlığımdan biliyorum !
" İNSAN HÜR " !!!
" KENDİ HÜRLÜGÜMDEN BİLİYORUM " !!!
Kendi ellerinle bir cennet inşa etmek varken ?
İnsanın bu kendi elleriyle kendine bir cehennem inşa etmesindeki ısrar
neden ?
...
...
" CENNET DE CEHENNEM DE SENİN İÇİNDE "
ÖMER HAYYAM
...
Sen gel şimdi soranlara pazara gittim de !
Pazara mı !
Cennete mi !
...
...NİSAN 2016...
...ŞARA...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder