18.04.2016 İSTANBUL
ŞARA A. ARŞ
" ŞEMS " ... " RUMİ " ...
...
RUMİ
KONYA , ARALIK 1247
Bomboştu dünya . Koca sokaklar , bulutsuz sema ve bütün Konya . TEBRİZLİ
ŞEMS yoluma çıkıp bana o soruyu sorduğunda her şey ve herkes kayboldu
sanki , bir anlığına da olsa . Bir tek o ve ben kaldık bu şehirde : Soran ve
cevaplayan .
" Söyle bana Bistami mi daha ileride yoksa Peygamber Efendimiz mi ? "
Bu soruyu elinin tersiyle itmek ya da geçiştirmek kolay . Hiddetlenip
karşındakini susturmak kolay . Zor olan ne sorulduğunu anlamaya çalışmak
ve tabi bir de yanıt bulmak .
İnsan hayatı daimi bir seyr ü sefer . Beşikten mezara yolculuk halinde ,
seferdeyiz . Önümüzde uzanan yedi ayrı merhale , yedi ayrı basamak .
Bilenler güzergahtaki her menzile bir isim vermiş .
Nefsimiz buralardan bir bir geçmeden , kendini ayrı bir varlık sanmaktan
vazgeçmeden yolculuğunu tamamlayıp Hak ile bütünleşemez .
İnsan yalandadır ...
Ziyandadır ...
Zandadır ...
Yedi basamağa çıkmadıkça hakikate eremez .
ilk mertebenin adı :
NEFS - İ EMMARE :
Yoz , ham ve daima başkalarını suçlayan Nefs merhalesi . Ne yazık ki pek çok
insan ömrü boyu bu aşamada takılıp kalır . Kurtulamaz cendereden . Dünyevi
işlerden gayrisini düşünmeyen , paraya , iktidara , makama tamah eden ,
şişkin ve semiz bir " BEN " zannıyla yaşayan insan bu makamdadır .
Buraya demir atmış kişileri hemen tanırsın . Hep başkalarını suçlar , eleştirir,
çekiştirir , nefes alır gibi doğallıkla , dedikodu ve iftira eder . Katiyen
kendilerinde kusur bulmaz ; başkalarını yargılar , şüphe , kuşku ve
KİBİR İKLİMİNDE YAŞARLAR . Bilirsin onları . Kendinden bilirsin çünkü
madem ki insanız ve madem ki beşer dediğin şaşar , Nefs - i Emmare'ye
düşmeyenimiz yoktur . Önemli olan o çukurdan çabuk çıkabilmektir .
O kişi ne zaman ki nefsinin arızalarını , takıntılarını , hatalarını ayırt eder ve
düzeltmeye niyetlenir , işte o zaman içsel bir yolculuğa çıkar . Bundan böyle
gözleri dışarıya değil , kendi içine çevrilir .Böyle böyle adım adım bir sonraki
makama varır .Bu makam bir bakıma öncekinin tam tersidir .
Burada kişi hep başkalarını suçlayacağına , sürekli kendinde kusur bulur .
Olan biten her şey de kendini didik didik inceleyerek eleştirir . " Alem güzel,
ben çirkin " aşamasıdır bu . İşte bu safhada Nefs , NEFS - İ LEVVAME
olur . Yani suçlanan yahut kınanan Nefs .
Üçüncü mertebe de kişi biraz daha pişer . NEFS - İ MÜLHİME' ye erişir . Bu
noktada , insanın nefsi ilham alan olduğundan , kişi dünyada gördüğü her
şeyden ve herkesten esinlenir . Teslimiyet denilen halin nasıl bir özgürlük
kıyısından köşesinden hissetmeye başlar . NASİBİYSE İLİM ŞEHRİ'NE ADIMINI
ATAR. Zaman zaman kabz , yani sıkılma ve daralma yaratsa da , ekseriya bast,
yani genişleme ve ferahlama getirdiğinden gönle hoşluk verecek kadar güzeldir
bu makam . Fakat cazibesi aynı zamanda en büyük tehlikesidir . Zira bu
aşamaya gelenlerden çoğu buradan çıkmak istemez . Zanneder ki yolun sonuna
gelindi . Oysa yol daha uzun ve çetindir .
Ahenkli renklidir ya burası , nice kişi daha öteye gitme iradesini , basiretini ve
cesaretini gösteremez . Bu nedenledir ki üçüncü makam her ne kadar cennet
bahçesi kadar latif olsa da , yüceleri hedefleyenler için bir tuzaktır .
Buradan öteye geçmeyi başaran kişi , İLİM ŞEHRİ ' ni kat eder ve NEFS - İ
MUTMAİNE safhasına ulaşır . Artık nefs eskisigibi değildir , tamamen
değişmiştir . Bu sebepten ona tatmin olmuş nesf adı verilir . Kişi artık çok
daha üstün bir şuura sahiptir . Gözü doymuş , gönlü genişlemiştir . Para pul ,
ad san , mal mülk , makam derdinde değildir . Başkalarıyla iyi geçinir,
sadece seccade üstünde namaz kılarken değil , her zaman huzurdadır .
DAİMİ NAMAZDADIR. Kalp kırmaz , kul hakkı yemekten gözü gibi sakınır ve
kimsenin kusuruna bakmaz , hatta başkalarının kusurlarını örter . Malı ve mülkü
Malik-ül-mülk olan Allah ' a teslim eder .
Buradan ötesi TEVHİD ŞEHRİ ' dir . Son üç mertebeye kemal mertebeleri denir .
Oraya ulaşabilen insan hakikaten çok azdır . Ve onlar , Allah kendilerini hangi
hale sokarsa soksun , mesut , munis ve müteşekkirdir . Son üç safhadan ilkinde
NEFS - İ RAZİYE ' ye erdiklerinden dünyevi meselelere aldırmaz , aldanmazlar.
Sonraki makam NEFS - İ MAZRİYE ' dir . Bu safhadan Allah razı olduğu için ona
razı olunmuş nefs de denir . Buraya ulaşan kişi başkalarına deniz feneri olur .
Işığını kime isterse ona tutar , hakiki bir kutub, sönmeyen bir kandil gibi
aydınlatır . Bazen şifa dahi dağıtabilir . Davranışlarında ifrat ve tefritten kaçınır .
Hiç bir konuda aşırılık sergilemez ; tam tersine ayrı düşenleri buluşturur,
düşmanları uzlaştırır , ortamları yumuşatır , en hırçın iklimlerde esen yel
gibidir .
Yedinci ve sonuncu makamda kişi NEFS - İ KAMİLE' ye ulaşır. Burada ayrı bir
" BENLİK " zannı toz duman olur . Ama bu makamı bilen , bilse de hakkında
konuşan olmadığından oradan bakınca alemin nasıl göründüğüne dair
malumatımız sınırlıdır .
Hak yolundaki makamları tek tek sıralamak kolay , yaşamak ise zordur .
Güzergahın kendine has engebeleri yetmezmiş gibi , dümdüz bir çizgi halinde
ilerlemek de mümkün değildir . İlkinden sonuncusuna makamlara giden yol
doğrudan değil dolambaçlıdır . Üstelik üst makamlara varan kişinin orada
kalacağının garantisi yoktur . Hatta " Artık piştim , erdim , ben bu yolları
çözdüm " zannedip de yukarıdan aşağılara tepetaklak yuvarlananlar vardır .
Hal böyle olunca , geçmiş ve gelecek , yaşamış ve yaşayacak bunca insan
arasında çok azı , o da ancak her asırda bir , en nihai makama kadar varabilir.
İşte bu sebepten , ŞEMS bana Hz. Muhammed ve Sufi Bistami hakkında o
soruyu sorduğunda benden sadece kitabi bir kıyaslama yapmamı beklemiyordu.
Aynı zamanda bana , yani şahsıma bir soru yöneltiyordu .
" Hak ' ta yok olmak için nefsini tamamen yok etmeye hazır mısın ? "
Beni düşünmeye davet ediyordu . İlk sorusunun altında ikinci bir soru
yatıyordu .
" Ya sen , yüce vaiz ? " diye soruyordu . " Peki sen yedi makamdan
hangisindesin ? Bulunduğun yerden memnun musun ? Söyle senin kabın
nicedir ? "
" YOLUN SONUNA GİTMEYE KADAR YETER Mİ YÜREĞİN ? " ...
...
...
...
...
ELİF ŞAFAK ' ın AŞK kitabından alıntıdır ...
Bu kıymetli , özel , görünürde anlatılır ama daha çok görünmeyen yanının
anlatılamayan , her bir sayfada ayrı bir "SUS" bulunan esere , Elif ' e ,
Elif ' i bunları bize anlatmakla görevlendirene binlerce kez şükürler olsun ...
Defalarca öptüğüm sayfaları oldu ...
Elif ... Anlatabilmene ŞÜKÜRLER OLSUN ...
... ŞARA...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder