08.01.2016 İSTANBUL
ŞARA A. ARŞ
" YÜZLERCE MİLYON YIL ÖNCE ; ... "
Tespihleri bozup , iplerini kesip onlardan kolyeler , küpeler yapmışlığım var ...
Olmayacak kıyaslamalar yapıp hayatıma bakıp , bir gece vakti sabaha varan
gözlerimden akan zehir seli var ...
Bir plan program yaparken " insan aklımın hapishanesinin içinde kalmışlığım "
planın sonunda da " yapay " bir " Allah bilir 'im " var...
Görünmeyenleri hiç görmeyip , anlamayıp , idrak etmeyip , insan yanımın
beni " maddenin " peşinden sürüklemesi var ...
Eğer bir çatıya sahip olursa çevremdeki yakın bedenler ; 2015 'in bir bayram
sabahında beni dünyaya getirmekle görevlendirilen bedenin ; ellerinin
kesiklerinin , yaralarının artık olmayacağına inanmışlığım var ...
... İnsan aklımca ...
Sözlere sarılmışlığım ... " Susu " bulamamışlığım var ...
Bana verilen bedenin ; şehvetten çok uzak sevgiye daha yakın bir noktadan
başka bedenlere sarılmışlığı var ...
Öteki bedenlerin hangi noktaya yakın olduğunu bilmeden ...
Neredeyse hastanelik olmanın eşiğinden dönmüşlüğüm var ...
Mandalina , elma , su olan masadan ...
Ve günlerce kusmuşluğum ...
İnsan aklımın kıyaslamaları var ... Bana hiç rahat vermeyişleri var ...
Ne istiyor benden bu aklım ! Bilmeyişim var !
Benim dünya yıkılsa ; insan aklımın söylediklerinden 1 milim şaşmayışım var!
Öyle güçlü ki akıl hapishanemin duvarları !
Yok !
O duvarları yıkacak yok dünyada !
İnsanda en üstün olan " akıl " ya " insan aklımca " ...
Beklentilerim var hepsi maddeye dönük ... Hepsi kendi gücümle ...
İki kere iki mutlaka dört ederim var akıl hapishanemde ...
Balonların peşine düşmüşlüklerim var " gündüz vakti olmayan " ...
Bu alemde , bu anki zaman diliminde bedenlerin , insan akılların "güç "
algısına aklımın bir yanının aldanmışlıkları var ...
O zaman da bedenimin çok yemek yeme isteği yoktu fakat sevdiğim bir yemeği
; taze fasulyeyi , yeşil salatayı bir tabakla doyacakken iki tabak yemişliğim
vardı ...
Bir görünme isteği vardı ; insan yanımın saçlarının , ellerinin , kimliğinin ...
Bir zarar görmüşlüğe sebep olduğuna inanılmış bir kimse ya da beden için
(insan aklımca) , " ah " etmişliğim vardı ...
Ayağım taşa takılsa ; taşa kızmışlığım vardı ...
Ölen birine ; onu hiç tanımayanlar bile " Allah rahmet etsin " derken
benim kalpten bir " amin " diyememişliğim vardı ...
Benim " ne iş yaptığımın " , " nasıl biri olduğumdan daha önemli "
olduğuna beni inandırmaya çalışanlar vardı ...
Bana gönderilenleri görmeyişim vardı ...
Bana söylenenleri hiç duymayışım ...
Ben 28 yıllık ömrümde "insan aklıma inanmışım ya" ; benim sırtımda karanlık
çuvallar taşımışlığım vardı ...
Hep eksik kalışım vardı ...
Aklımın tuzaklarına hep kanmışlıklarım vardı ...
CAMDAN BİR MUMLA ŞİMDİ ;
Benim avucumun içini gelip bulan bir "mor tesbih" sonrası avucumda mor
tesbih olmadan uyuyamamışlıklarım ...
Olmayacak kıyaslamalar yapıp gözlerimden akan zehir seli yerine gözlerimden
akan " anlamışlık " var ...
Bir plan program yaparken sona eklenen yapay " Allah bilir 'in " yerini
alan ; söylenilecek sözler öncesinde , yapılacak plan proğram öncesinde ;
en bilir , anlar , idrak eder halimle kalpten , " en iyisini Allah bilirim "
sonrasında sözü, planı , proğramı söyleyişim var ...
Görünen ,dokunulan , alınan , satılan , maddenin hiç oluşu ...
Görünmeyen , dokunulamayan , ama varlığından zerre şüpheye düşülmeyecek
, alınıp satılamayan maddenin ötesinin " VARLIĞINI İDRAK EDİŞİM VAR "...
Varlığımın görmesi için bir perdenin aralanmışlığı var , karşılığında
canımı versem zerresine yeterli gelmeyecek ...
Lütfedilmişlik var ...
Benim sonsuz şükürlerim ...
2015 ' in yılbaşı gecesinin sabahında kuşlarla yapılan bir kahvaltı sonrası , artık
bir çatı isteğim ...
En yakınımdaki bedenin ellerinin yaraları , kesikleri bir ; " çatısızlıktan "
değil " VAR EDEN öyle istediğinden " ...
O kadar eski zaman dilimleri yok , eski sırtımdaki karanlık çuvalda ...
Şimdi çıplak sırtımda "şefkatten bir el " ...
Fiziken hiç görmediğim ...Manen varlığı , dokunuşu benden hiç eksik olmayan...
Sözleri bu alemde ihtiyaç duyacağım kadar kullanışım ...
" Susmanın koynunda uyuyuşum " var ...
Verilen bedenin her hangi bir sebeple başka bir bedene sarılmamışlığı var ...
Bir yılbaşı gecesinden başlayarak içmek istemiyor oluşum var ... Öyle ki ;
toplumsal kurallar , yakın çevre , ayıp , günah , yasak gibi kavramlar bu
" içmek istemiyor oluşun " yanın da " kör , topal kalışı " var...
Bir bedeni ; kendinle kıyaslamanın bu her anlamda bir kıyaslama olabilir ,
bir kertenkelenin yanına bağdaş kurup " neden ben kertenkele değilim "
hali var ilahi düzende ...
Bunu idrak etmişliğim var ...
" İnsan aklının görünenin ötesiyle kıyaslandığında o kadar da üstün bir şey
olmayışını " bilmişliğim var ...
Akıl sınırlı ... Aslında var olan fakat onun kapasitesinin üzerinde alemleri ,
olayları , halleri , mekanları , isimsizleri reddeden bir karakteri var ...
Gözüyle görüp , eliyle dokunmadığı her şeyi "yok" adlediyor...
Akıl şimdi üstün değil , bedenimin diğer uzuvları gibi gerekli olduğunda
kullanılıyor , diğer uzuvlara ve hiç bir şeye üstünlük taslamasına izin
verilmiyor ...
Onun bilmedikleri , görmedikleri " yok sayılmıyor " aralanan perde hürmetine...
Beden de en üstün akıl olmuyor bu vakitten sonra ...
İnsan yanımdan geriye kalan yan oluyor ...
Ömrümün bu vaktinde ; bu aleme olan beklentilerim buhar oluyor ...
VAR EDENE olan dualarım , şükürlerim artıyor ...
Akıl hapishanemden bir kuş olup uçuyorum ...Ben artık iki kere ikinin dört
etmediğini çok iyi anlıyorum ...
Yedi yaşında bir çocuğun sevebileceği her ne varsa ; yine seviyorum
" balonlarda dahil " lakin ömrümün bu vaktinde içinde başka başka haller,
varlıklar , bilmekler olan ve 7 yaşında bir ruh barındıran , bir yetişkin bedenine
sahip bir varlığı ; " bir çamur gölü de " dahil olmak üzere hiç kimseye ve
hiç bir şeye emanet etmiyorum , tek bir şey dışında ; " VAR EDEN " ...
İnsan akılların " güç algısına " gülerek bakar oluyorum ...
Daha az yemek yer oluyor verilen beden ... Bir zorakilik , bir kısıtlanmışlık
yok özünde ... 2 tabak yemek yerse bedenim suçlu hissetmişliğim artıyor ...
Sanki ben daha az yersem ; fasulyeler masadan yürüyerek inip dış kapıyı açıp
"en aç beden kimdeyse " onun kapısını çalıp " ben senin için geldim " diyecek
gibi geliyor...
Bir zarar görmüşlüğe sebep olan bir kimse , bir beden varsa "ah" kapım
kapanıyor ...
" RABBİM SEN ADİL OLANSIN " diye bir kapı açılıyor ...
Ayağım taşa takıldığında , taşı öpüp başıma koyar buluyorum kendimi...
Ölen bir kimseyi , bir bedeni bilmemiş bir hal sarıyor insan aklımın sokaklarını...
Görünme isteğim gidiyor da ; " bir görünmeme , bilinmeme isteğim artıyor"
...
Bu alemdeki zaman diliminde yaygın kullanılan sosyal medya hesaplarının bir
kısmı siliniyor , kalanlarda suretimin var olduğu tek kare kalmıyor ...
Bir dayatma , bir yasak , bir sınırla değil ...
Varlığım görünmek istemiyor ...
Sadece "nasıl bir varlık" olduğum anlamlandırıyor bedene verilen ömrü...
Gönderilenleri "görür" oluyorum ...
Söylenilenleri "duyar " oluyorum ...
Verilen bedenin 28 yıllık ömründeki "insan akla sarılmışlığı" son buluyor...
Eller , sırtında taşıdığı karanlık çuvalları "tam bu vakitte " bırakıyor ...
Ne zaman nihayet bulacağı bilinmeyen " bir başlangıç süreci " başlıyor ...
İnsan aklın tuzakları son buluyor ...
Çocuk masumiyetinin alnı öpülüyor ...
...
28 yıllık ömrümün bin yıllık karanlığı , karanlıkta diz çökmüş zehir akıtırken
elime verilen camdan bir mumla son buluyor insan yanım...
...NİSAN 2016...
...ŞARA...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder