27 Nisan 2016 Çarşamba

" YÜZLERCE MİLYON YIL ÖNCE ; .... "

                                                                      08.01.2016 İSTANBUL
                                                                             ŞARA A. ARŞ 

"  YÜZLERCE  MİLYON  YIL  ÖNCE  ;    ...          "  




Tespihleri bozup , iplerini kesip onlardan kolyeler , küpeler yapmışlığım var ...

Olmayacak kıyaslamalar yapıp hayatıma bakıp , bir gece vakti sabaha varan 

gözlerimden akan zehir seli var ...

Bir plan program yaparken  " insan aklımın hapishanesinin içinde kalmışlığım "

planın sonunda da  " yapay "  bir  " Allah bilir 'im "  var...

Görünmeyenleri hiç görmeyip , anlamayıp , idrak etmeyip , insan yanımın

beni   " maddenin "  peşinden sürüklemesi var ...

Eğer bir çatıya sahip olursa çevremdeki yakın bedenler ; 2015 'in bir bayram

sabahında beni dünyaya getirmekle görevlendirilen bedenin ; ellerinin 

kesiklerinin , yaralarının artık olmayacağına inanmışlığım var ...

...  İnsan aklımca ...

Sözlere sarılmışlığım ...     " Susu  "  bulamamışlığım  var   ...

Bana verilen bedenin ;  şehvetten çok uzak sevgiye daha yakın bir noktadan 

başka bedenlere sarılmışlığı var ... 

Öteki bedenlerin hangi noktaya yakın olduğunu bilmeden ...

Neredeyse hastanelik olmanın eşiğinden dönmüşlüğüm var ...

Mandalina , elma , su  olan masadan ...

Ve günlerce kusmuşluğum ...

İnsan aklımın kıyaslamaları var ...  Bana hiç rahat vermeyişleri var ...

Ne istiyor benden bu aklım !    Bilmeyişim var ! 

Benim dünya yıkılsa  ;   insan aklımın söylediklerinden 1 milim şaşmayışım var!

Öyle güçlü ki akıl hapishanemin duvarları !  

Yok !

O duvarları yıkacak yok dünyada !

İnsanda en üstün olan   "  akıl  "   ya   " insan aklımca "  ...

Beklentilerim var hepsi maddeye dönük ...  Hepsi kendi gücümle ...

İki kere iki mutlaka dört ederim var akıl hapishanemde ...

Balonların peşine düşmüşlüklerim var  " gündüz vakti olmayan "  ...

Bu alemde , bu anki  zaman diliminde  bedenlerin , insan akılların   "güç "

algısına aklımın bir yanının aldanmışlıkları var ...

O zaman da bedenimin çok yemek yeme isteği yoktu fakat sevdiğim bir yemeği

; taze fasulyeyi , yeşil salatayı bir tabakla doyacakken iki tabak yemişliğim 

vardı ...

Bir görünme isteği vardı ;  insan yanımın saçlarının , ellerinin , kimliğinin ...

Bir zarar görmüşlüğe sebep olduğuna inanılmış bir kimse ya da beden için 

(insan aklımca) ,  " ah "  etmişliğim vardı ...

Ayağım taşa takılsa ; taşa kızmışlığım vardı ...

Ölen birine ;  onu hiç tanımayanlar bile   "  Allah rahmet etsin  "  derken 

benim kalpten bir   "  amin   "   diyememişliğim vardı ...

Benim        "   ne iş yaptığımın   "   ,  " nasıl biri olduğumdan daha önemli "

olduğuna beni inandırmaya çalışanlar vardı ...

Bana gönderilenleri görmeyişim vardı ...

Bana söylenenleri hiç duymayışım ...

Ben 28 yıllık ömrümde   "insan aklıma inanmışım ya"   ;  benim sırtımda karanlık

çuvallar taşımışlığım vardı ...

Hep eksik kalışım vardı ...

Aklımın tuzaklarına hep kanmışlıklarım vardı ...


CAMDAN BİR MUMLA  ŞİMDİ   ;


Benim avucumun içini gelip bulan bir   "mor tesbih"  sonrası  avucumda mor

tesbih olmadan uyuyamamışlıklarım ...

Olmayacak kıyaslamalar yapıp gözlerimden akan  zehir seli yerine gözlerimden

akan       "  anlamışlık  "   var  ...

Bir plan program yaparken sona eklenen yapay  "  Allah bilir 'in  "  yerini

alan ;  söylenilecek sözler öncesinde , yapılacak plan proğram öncesinde ;

en bilir , anlar , idrak eder  halimle kalpten ,  " en iyisini Allah bilirim "

sonrasında sözü, planı , proğramı söyleyişim var  ...

Görünen ,dokunulan , alınan , satılan , maddenin  hiç oluşu ...

Görünmeyen , dokunulamayan , ama varlığından zerre şüpheye düşülmeyecek 

, alınıp satılamayan maddenin ötesinin   " VARLIĞINI İDRAK EDİŞİM VAR "...

Varlığımın görmesi için bir perdenin aralanmışlığı var , karşılığında

canımı versem zerresine yeterli gelmeyecek ...

Lütfedilmişlik var  ...

Benim sonsuz şükürlerim ...

2015  ' in yılbaşı gecesinin sabahında kuşlarla yapılan bir kahvaltı sonrası , artık

bir çatı isteğim ...

En yakınımdaki bedenin ellerinin yaraları , kesikleri bir  ;   " çatısızlıktan "

değil   " VAR EDEN öyle istediğinden " ...

O kadar eski zaman dilimleri yok , eski sırtımdaki karanlık çuvalda  ...

Şimdi çıplak sırtımda  "şefkatten bir el "  ...

Fiziken hiç görmediğim ...Manen varlığı , dokunuşu benden hiç eksik olmayan...

Sözleri bu alemde ihtiyaç duyacağım kadar kullanışım ... 

" Susmanın koynunda uyuyuşum "  var  ...

Verilen bedenin her hangi bir sebeple başka bir bedene sarılmamışlığı var ...

Bir yılbaşı gecesinden başlayarak  içmek istemiyor oluşum var ...  Öyle ki ;

toplumsal kurallar , yakın çevre , ayıp , günah , yasak gibi kavramlar bu 

" içmek istemiyor oluşun "  yanın da   " kör , topal kalışı "  var...

Bir bedeni ; kendinle kıyaslamanın bu her anlamda bir kıyaslama olabilir ,

bir kertenkelenin yanına bağdaş kurup  " neden ben kertenkele değilim "

hali var ilahi düzende ...

Bunu idrak etmişliğim var ...  

" İnsan aklının görünenin ötesiyle kıyaslandığında o kadar da üstün bir şey 

olmayışını "  bilmişliğim var ...

Akıl sınırlı ... Aslında var olan fakat onun kapasitesinin üzerinde alemleri ,

olayları , halleri , mekanları , isimsizleri  reddeden bir karakteri var ...

Gözüyle görüp , eliyle dokunmadığı her şeyi  "yok"  adlediyor...

Akıl şimdi üstün değil , bedenimin diğer uzuvları gibi gerekli olduğunda 

kullanılıyor , diğer uzuvlara ve hiç bir şeye üstünlük taslamasına izin 

verilmiyor ...

Onun  bilmedikleri , görmedikleri  " yok sayılmıyor " aralanan perde hürmetine...

Beden de en üstün akıl olmuyor bu vakitten sonra ...

İnsan yanımdan geriye kalan yan oluyor ...

Ömrümün bu vaktinde ; bu aleme olan beklentilerim buhar oluyor ...

VAR EDENE olan dualarım , şükürlerim artıyor ...

Akıl hapishanemden bir kuş olup uçuyorum ...Ben artık iki kere ikinin dört

etmediğini çok iyi anlıyorum ...

Yedi yaşında bir çocuğun sevebileceği her ne varsa ; yine seviyorum 

" balonlarda dahil "  lakin ömrümün bu vaktinde içinde başka başka haller,

varlıklar , bilmekler olan ve 7 yaşında bir ruh barındıran , bir yetişkin bedenine

sahip bir varlığı ;     "  bir çamur gölü de "  dahil olmak üzere hiç kimseye ve 

hiç bir şeye emanet etmiyorum , tek bir şey dışında ;  "  VAR EDEN "  ...




İnsan akılların  " güç algısına "  gülerek bakar oluyorum ...

Daha az yemek yer oluyor verilen beden ... Bir zorakilik , bir kısıtlanmışlık 

yok özünde ... 2 tabak yemek yerse bedenim suçlu hissetmişliğim artıyor ...

Sanki ben daha az yersem ; fasulyeler masadan yürüyerek inip dış kapıyı açıp

"en aç beden kimdeyse " onun kapısını çalıp  " ben senin için geldim " diyecek

gibi geliyor...

Bir zarar görmüşlüğe sebep olan bir kimse , bir beden varsa  "ah"  kapım

kapanıyor ...

 "  RABBİM SEN ADİL OLANSIN "    diye bir kapı açılıyor ...

Ayağım taşa takıldığında , taşı öpüp başıma koyar buluyorum kendimi...

Ölen bir kimseyi , bir bedeni bilmemiş bir hal sarıyor insan aklımın sokaklarını...

Görünme isteğim gidiyor da ;  " bir görünmeme , bilinmeme isteğim artıyor"

...

Bu alemdeki zaman diliminde yaygın kullanılan sosyal medya hesaplarının bir 

kısmı siliniyor , kalanlarda suretimin var olduğu tek kare kalmıyor ...

Bir dayatma , bir yasak , bir sınırla değil ...

Varlığım görünmek istemiyor ...

Sadece  "nasıl bir varlık" olduğum anlamlandırıyor bedene verilen ömrü...

Gönderilenleri  "görür"  oluyorum ...

Söylenilenleri  "duyar " oluyorum ...

Verilen bedenin 28 yıllık ömründeki   "insan akla sarılmışlığı"  son buluyor...

Eller , sırtında taşıdığı karanlık çuvalları  "tam bu vakitte " bırakıyor ...

Ne zaman nihayet bulacağı bilinmeyen   " bir başlangıç süreci "  başlıyor ...

İnsan aklın tuzakları son buluyor ...






Çocuk masumiyetinin alnı öpülüyor ...



...


28 yıllık ömrümün bin yıllık karanlığı , karanlıkta diz çökmüş zehir akıtırken 

elime verilen camdan bir mumla son buluyor insan yanım...





...NİSAN 2016...






                                                               ...ŞARA...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder