8 Nisan 2016 Cuma

" HİÇ OLUYORUM " ...

                                                                                                       28.12.2015 İSTANBUL

                                                                          ŞARA A. ARŞ


"   HİÇ OLUYORUM "   ...


Hiç oluyorum ...

Anladıkça  , hiçliğim artıyor ...

Hiçliğim arttıkça ...

Var oluyorum ..

Varlığım şekil değiştiriyor  ...

Yön buluyorum ...

Yol oluyorum ...

Ben herkese göre ben oluyorum ...

Ben kalıyorum ...

Herkes beni aynı görüyor ...

Aynı olmadığımı bir ben biliyorum ...

Aynı bedenden başka gözlerle camdan dışarıyı izler gibi izliyorum ...

O kalın ...

Koyu perdeler inceliyor ...

Şeffaflaşıyor benim gözlerime ...

Bazen o kadar inceliyor ki ...

Hafiflik ...

Herkese göre aynı  , kendime göre başkayım artık ...

Öyle olağan ...

Öyle sıradışı ...

Bir yanım anlamaya çalışan gözlerle bakıyor  ...

Bir yanım mümkün değillerin   "  MÜMKÜN "  olduğundan emin ...

Anlamak ...

Ayaklarımın güç aldığı yerden ARŞ ' a uzanan bir merdiven ...

Sonu olmayan ...

Olurken tam anlamıyorsun ...

Nasıl oluyor ...

Kelimelere ancak bu kadar dökebiliyorsun ...

Varlığın sınırları aşıyor ...

İnsan yanını  "  ALNINDAN ÖPÜP BİR YERDE BIRAKIYORSUN  " ...

Başka bir yanınla yola koyuluyorsun ...

ANLAMAK    ...                                     CENNET   ....

ANLAMAK   ...                                       SU        ....

ANLAMAK  ...                                    KOŞULSUZ TESLİMİYET ...

Anladıkça ...

Varlığım ...

Başkalaşıyor ...

Dönüşüyor ...

Anlatacaklarım ancak ;     "   LAYIK VE HAZIR "   Olanlar için  "  NEFES  "  ...

Perdeleri kalınlar için ;     " SAÇMA , ANLAMSIZ , ANLAŞILMAZ "  ...

Duymak isteyen bir kulak için  "  SES "  anlam buluyor ...

Duymak istemeyen bir kulak için  " SES "  uğultu oluyor ...

Beni ancak duymak isteyen kulaklar anlıyor ...

Susuyorum ...

Susmak geliyor  "   KEYİF "  oluyor dudaklarıma  ...

Susuyorum ...

Nefesim  "  GÜL  "  kokuyor ...

Susmaya ...

Şükrediyorum ...

Boşlukta irade buluyorum ...

Bulduğum iradeyle ;  ekmeğe , suya , uykuya , cinsiyete gitgide ihtiyacı

azalan bir beden oluyorum ...

Beden memnun ...

Gözlerim memnun ...

Ellerim memnun ...

Hafifliyorum ...

Bir zorlamayla olmuyor bütün bunlar ...

Sadece oluyor ...

Ben şahit oluyorum ...

Bir dayatma yok ...

Gönülden bir razı olma var ...

Zaman sonsuz ve sınırsız boşlukta ...

Aklını kaybetmek istemeyen insanlar ;  isimler vermişler , yıllara , aylara ,

günlere ...

2003 demişler ...

Sonbahar demişler ...

Kasım demişler ...

Perşembe demişler ...

Gerçeği ben biliyorum ...

İnsan yanımın ihtiyaç duyacağı düzeyde önem veriyorum takvimlere ...

Zaman sonsuz ve sınırsız boşlukta  ...

Gerçek herkese çok yakın ...

Herkese çok uzak ...

Ben yıllara ve zamana verilen isimleri önemsemez oluyorum ...

2007 ' leri ...

2009 ' ları ...

Kışları ...

Pazartesileri ...

Çünkü zaman sonsuz sınırsızlıkta ...

Herkes ve her şey onun içinde ...

İnsan yanım var hala ...

Ojeleri için Sinem ile tartışıyor ...

Bilgisayarını paylaşmak istemiyor ...

İndirim günlerini takip ettiği oluyor ara ara ...

Saçlarını daha çok uzatmak istiyor ... ( 100 yaşına kadar uzatma planı var :) )

Başka bir yanım da var ...

Oluyor şimdi ...

Nasıl oluyor ...

Olurken nasıl oluyor bilmiyorsun  ...

"  OLMA "   Halinde ...

" YOĞUNLUKTA "   ...

"  AN "  DA  ...

Anlar oluyorsun ...

Olurken nasıl  ...

Nesin ...

Bilmiyorsun ...

Biri gelip sana bedeninin sana ait olmadığını söylese insan aklın ne cevap

verirdi  ?

Bunu  "  YAPAY "  bilmek başka ...

Bunu   "  ANLAMAK "  başka ...

Zamanın içinde zamanlar ...

An ' ların içinde anlar var ...

Zamanlarda ...

Anlarda ...

Varlıklar var ...

Ayrışmayan varlıklar ...

Zaman aynı zaman ...

Yoğunluğu ...

Akışı ...

İnsanlar için başka ...

Varlıklar için başka ...

Başka alemler için başka ...

İnsan akıl bunu ancak semboller ve örneklerle anlayabilir ...

Zaman dışarıdan bakıldığında  ;  birinin yokluğu , kaybedilmişliği sebebiyle 

 müebbet hapis almış bir kimse içinde , bedeni 28 yaşında ruhu 7 yaşında

bir kimse içinde aynıdır ...

Ama hapisteki kimsenin ve lunaparktaki çocuğun zamanın yoğunluğunu algılayış

yaşayış biçimleri farklıdır ...

Hapiste olan birinin bir saati dışardan bakıldığında bir saattir ...

Lunaparkta oynayan çocuğunda bir saati dışardan bakıldığında bir saattir ...

Asıl olan zamanın içindeki   "    YOĞUNLUKTUR    "     ...

...


...


...

Hiç ' liğin koynunda uyur oluyorum ...

Uykularım huzurlu ...

Hiç ' liğin nefesi yüzüme değiyor ...

Güzelliğini tarif etmek için yeryüzünde harf yok ...

Kelime yok ...

Sarılmış bana ...

Ben kendime sarılmışım ...

O bana sarılmış ...

Hafiflik ...

Varlığım yok oluyor ...

Yokluğum var oluyor ...

Söze değmemiş hava ...

Anlatmakta   "  SUSKUN "  kalınan hal ...

Ancak  ;   "   SUSULARAK "   anlatılıyor ...



SUSMAK ...     CENNET ....

SUSMAK ...      SU ...

SUSMAK ...

GÖRMEDİĞİM , BİLMEDİĞİM  ...

VARLIĞINDAN   "   EMİN    "   OLDUĞUM         "  ŞEYLER  "   OLUYOR ...

SUSTUKÇA ...

HUZUR BULUYORUM ...



                                                                      ...  ŞARA ...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder