7 Nisan 2016 Perşembe

" BİR ÇİFT LACİVERT BEZ AYAKKABI ... SİYAH BİR SIRT ÇANTASI " ...

                                                                       06.04.2016 İSTANBUL
                                                                        ŞARA A. ARŞ

" BİR ÇİFT LACİVERT BEZ AYAKKABI  ... SİYAH BİR SIRT ÇANTASI ...  "




Yetmeyecek sana gördüklerin ...

Bildiklerin ...

Yetmeyecek ki ...

Yetemez ki ...

Zerrelere ayrıldın bir kere ...

Bir kere dokundu sana ışık ...

Yetemeyecek sana ;

Nefesler ..

Sesler ...

Semboller ...

İsimler ...

Haller yetmeyecek sana  ...

Sana daha bilmediklerin bile yetmeyecek  ...

Yetmez ki ...

Karnın razı bir yudum suya ...

Bir parça lokmaya ...

Ya zerrelerin ışığa ?   ...

Yetmez ki  ...

Işık bir kez değdi sana  ...

Seni her bir alemde başka bir zerreye dönüştürdü  ...

Nasıl dönüştürmesin ? 

Zerreler başka başka alemlere ayrıldı  ... !

Görmeyen zaten görmüyor !

Gören inanamıyor !

İnanan ;

Bir psikoloji seminerine giderken metrobüsün en arka koltuğunda , güneşin

kağıdına vurduğu bir camın kenarında  AN ' da mutluluk gözyaşı akıtıyor ...



Şimdi nasıl yetsin  ?

Nasıl yetebilsin   ?

Bildiklerin ?  

Yetmiyor  ?

Yetemiyor  ?

Alemler bilinmeye yetemiyor  ...


" BİR ÇİFT LACİVERT BEZ AYAKKABI  ... SİYAH BİR SIRT ÇANTASI "  ...


Ülkeler ...

İsimler ...

İnsanlar ...

Nasıl yetsin bir çift lacivert bez ayakkabı  ,  siyah bir sırt çantasının sahibine ?

Bir çift demirden el onu takip etse ...

Ona ulaşmaya ...

Karşılaşmaya çalışsa ...

Ne fayda ...

Onu alemler tutamıyor ...

Kendi bedeni ...

Zihni ,  iradesi dahi tutamıyor ...

Demirden el bilmiyor olanı biteni ...

Demirden el         "   SADECE DÜNYAYI YAŞIYOR  "    ...

Dünyada yaşayanlar sadece dünyayı biliyor ...

Dünyada ki   "   MUTLAK GÜÇ ALGISINA GÖRE HAREKET EDİYORLAR  "   ...

Hem dünyayı hem alemleri bilenler  ;   "  ARŞ 'IN SAHİBİNİN KURALLARINA

GÖRE HAREKET EDİYORLAR "  ...

...

"    BİR ÇİFT LACİVERT BEZ AYAKKABI  ...  SİYAH BİR SIRT ÇANTASI " ...

Dünyayı ...

Ülkeleri ...

İsimleri ...

Görecekte ,  yetmeyecek ona ...

Daha fazlasını bilmek ...

Daha fazla zerrelere ayrılmak isteyecek  ...

Başka topraklara  akıtılan mutluluk gözyaşları olacak ...

Başka topraklarda ayrılan zerreler ...

Bilinen ne varsa bilinmeyen olacak ...

Bilinmeyen ne varsa bilinen olacak ...

Olmalar yok olacak ...

Yok olmalar var olacak ...

Var olacaklar ...

Zerrelere ayrılacak ...

Her zerre ayrı    "  CAN BULACAK "   ...

Aydınlığın dünyaya sığmayacak ...

Çevrende ...

Yanında ...

Yörende ...

Kim varsa ...

Ne varsa ...

   "   AYDINLANACAK  " ...

Öyle ki ;    Sığamayacaksın aydınlığına dahi  ...


Sen ülkelere sığamayacaksın  ...

Dillere ...

Hadi saldırsın isterlerse sana cahiller , zerreleri bilmeyenler ...

Sen dinlere sığamayacaksın ...

İsimlere ...

Bir eve ...

Bir cinsiyete   sığamayacaksın ...

Zamanlara sığamayacaksın ...

Gel gör ki  ;

Bir kalbe sığacaksın ...

Bir karşılıksız iyiliğe ...

Bir karşılıksız hoşgörüye  sığacaksın ...

Hiç bir yere sığamayıp  ;

SU ' YA !   TOPRAĞA  !   BULUTA SIZACAKSIN !


...


...

...


Sen neydin                                                                    ? 

Kimdin sahi                                                                    ?

Neredeydin                                                                    ?

Nereye gidiyordun                                                           ?


...


...


...


Sen şimdi nesin ?

Ya kim ?

Yerin , yurdun neresi ?

Nereye gidiyorsun şimdi ?

Ne oldu senin o " GÖKTEN BİR ELİN SENİ BURAYA BIRAKTIĞI     HİSSİNE " ...

Kim görse deli der !

Bu mermerin üzerine oturmuş gülerek ağlayan sen misin ?

Ne yani gözlerin bedeninden başka şeyler biliyorsa  ?

Ve gözlerinin dili yoksa !

Ya senin bir gözün bin dile bedelse !

Sahi bir bedendeydin değil mi !

Acıkan  (!)

Uyuyan (!)

Parmağına bir iğne batsa kanı akan bir bedendeydin (!)

Hem bu kadar     "        BEDEN OLMAYIP   "    !

Hem bu kadar      "   BEDEN   "    nasıl görünürsün ?

Bedenin ihtiyaçlarını , temel ihtiyaçlarını  bir yemeği bir yudum suyu

unutabiliyorsun ?

Ve dünya alemindeki herkes istisnasız  seni   "  SADECE BİR BEDEN " olarak


görüyor ...


Sen bedeni unutuyorsun ...

Onlar seni sadece bedenden ibaret biliyorlar ...

Bunu bile dert etmez hale geliyorsun ...

Başının üzerinden bir Anka 'nın geçtiği ...

Avlusunda çocukların oynadığı bir mermerin üzerinde  ;


"   SEN RAZISIN VERİLECEK HER ŞEYE ...  ALINACAK HER ŞEYE "   ...


Sen bir karanlık anında dizlerinin üzerine çökmüş bir damla gözyaşı akıtırken

öğretildi sana  ;

Senin başın gövdenden ayrılsa  ve seni  VAR EDEN o anda acı ondan alınsın

dese   "    ACI DUYMAYACAKSIN "     ...

Senin saçının bir teli kopsa ve seni VAR EDEN o anda acı ona verilsin dese

"ACIDAN ÖLECEKSİN " ...


Sana anlatıldı ...   Bir bir ...


"   SEN RAZISIN VERİLECEK HER ŞEYE  ...   ALINACAK HER ŞEYE  " ...


Bir mermerin üzerine oturmuş bu yüzden gülerek ağlıyorsun ...

Gözyaşının düştüğü mermer bile gülümsüyor ...

İsmin yok ...

Cismin yok ...

Kokun yok ...


Bir simit lokmasını tanımadığın birine uzatman boşuna mı ?

Ya bilmediğin bir Erguvan ağacını koynunda barındıran bir mezara okuduğun

dua ? 

O da mı boşuna ?


Sahi senin gözyaşın neden bu mermere nasip oldu ?


...










...


Zerrelerden birinin yansıması mı değmiş bu mermere  ?


Mermerin gözü anlatır mı bize ?


Sahi acıkan , uyuyan bir bedendeydin değil mi ?


...


...


...


                                                                         ... ŞARA ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder