27 Nisan 2016 Çarşamba

" HİÇLİĞİMİN AVUÇ İÇLERİNE BİNLERCE KEZ ŞÜKÜRLER "

                                                                    04.01.2016 İSTANBUL 
                                                                               ŞARA A. ARŞ


    HİÇLİĞİMİN BENİ İÇİNE ALAN AVUÇ İÇLERİNE BİNLERCE KEZ 

                                ŞÜKÜRLER  OLSUN !


Başka bir alem ya bu topraklar !

Bütün zıtlıklar birbirinin tamamlayıcısı olmuşta bunu bir tek 

"  gören gözler  "  bilmiş !

Varlığa     " yokluk "   denmiş  !

Yokluğa  varlık !

Sözler çok olmuş  ...

Suskunluklar    "  hiç  "  olmuş !

Bütün suskunluklarımda hiçliğe çarparak  "  varolmuşumda "  ...

Beni herkes    "  hiç  "   görmüş !

Avuç içlerimde ...  Ayak tabanlarım da nereden geldiğini bilmediğim bu 

güç varken ...

Görmeyen gözler beni    "  ekmeğe muhtaç  "  bilmiş ...

Suskunluğum çoğaldıkça      "  süsten arınmış şerefli koltuklar da "  daha rahat 

oturur bulmuşum kendimi ...

Söze ihtiyacım azaldıkça ,   "  anlamaya "  olan sevgim artıyor ...

Aza kanaat  ettikçe ,    " VAR EDENE "  sonsuzluğum çoğalıyor ...

Huzur bulur oluyorum ...

Daha çok susar oluyorum  ...

Suskunluğum da artıyorum ...

Beklentisizliğim artıyor ...

Fakat bu  "  insan aklın anlayacağı bir beklentisizlik hali değil " ...

Bir  ;    "   tamam olma sürecinin başlangıcı  "  ...

...  Öncelerimi hatırlıyorum ...

Cehaletime hayret eder oluyorum !

Ben miydim o ...

O bensem eğer  ?  ...

Bu kim  ...  

Susmak bahçelerinin , bir fidanın da yedi çeşit  ; ayrı mevsimlerin çiçekleri 

olmasına rağmen aynı zaman da açabilen , kokusu yeryüzüne hiç değmemiş

halleri varken  ,  ben  "  söz  "  bahçelerinde harap olmuşum ...

Söze sarılmışım da   "  susmaya  "  hiç dokunmamışım ...

Üstelik tam zıttı olması gerekirken ...

Yeryüzü böyle zıtlıklarla dolmuş  ya ...

Ben bir vakit zıtlıklarım da kaybolmuşum ...

Kendimi içimin karanlıkların da kaybetmişim bir vakit de ...

Ta ki  ,     "  susmaya  "  kadar  ...

Susan her şeyin  ;  kendini anlatmak için "söze ihtiyaç duyan her şeyden "

daha kıymetli olduğunu görüyorum ...

Öyle ki ...

Sadece susuyor ...

Ben bilir oluyorum ...

Öyle ki , insan akılların anlayıp anlamayacağı bile kaygı yaratmıyor bende ...

Ben bilir oluyorum ...

Ne yana dönsem   "hiçliğimi "  bulduğum yerde ...

Kendimi mutlaka   "şükreder" buluyorum ...

Ağlıyorsam   ;  gözyaşıma ...

Dizlerim kanıyorsa   ;  kanıma , yarama , dizimi kesen taşa ...

Boynum da bir ağrı varsa  ;  ağrıya ...

Canım yanmışsa ;  canımın acısına  ,  mutlaka  " şükreder "  buluyorum ...

İnsan akıl bunun gerçekliğini , samimiyetini nasıl anlasın ?

Anlamalarını beklemiyorum ...

Söz çamurunun için de altından bir susmak gelmiş de benim  " benim 

avuçumun içine lütfetmiş "  ...

Çamura  şükrediyorum ...

Çamuru VAR EDENE  şükrediyorum ...

Altına şükrediyorum ...

Altını VAR EDENE  şükrediyorum ...

Altının gelip o çamurun içinde benim avucumun içine lütfetmesine  

şükrediyorum ...

Sağ avucumun içinin layık görülmüşlüğüne şükrediyorum ...

VAR EDENE  öyle teslimim ki , avucuma bırakılan bu altından susmak 

üzerindeki çamurlar benim göz yaşlarımla arınıyor ...

Göz yaşlarıma şükrediyorum ...

Bir yaprağın üstüne düşmüş yağmur damlası ne ise bu gözyaşı da o ...




...



Zamanın birinde bir düşünce düştü hayalime  , hayalime düşen her düşüncenin 

gerçekleşeceğini ben yaşayarak öğrendim ...









...NİSAN 2016...






                                                             ...ŞARA...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder